BANDIRMAZ MIYDINIZ?

Bitkisel bütünsel beslenmede bandırmalıklar üzerine. 

1908 doğumlu Mary Frances Kennedy Amerika’nın en önemli yazarlarından biri olarak anılsa da, o zamanlarda yemek ve lezzet üzerine yazılar yazdığı için edebiyat camiası tarafından ciddiye alınması uzun sürmüştür. Eşi ile Fransa’da yaşadığı dönemlerde yemeği, şarabı, peyniri tanımaya başlar ve yemek yeme sanatı üzerine New York Times’da yazılar yazar.  Yemeği kültürel bir metafor olarak kullanan MFK’in yemek paylaşımı ile ilgili bu cümlesini her zaman sevmişimdir:

‘Bir kişiyle yemek paylaşmak oldukça samimi bir harekettir ve hafife alınmamalıdır.’

Sevdiklerimizle keyif yapmanın, hasret gidermenin veya hiç tanımadığımız bir yabancıyı tanımanın en güzel yolu onunla yemek paylaşmak. Özenli hazırlanmış bir masa, rengarenk sebzeler ve anın tadına varılarak yenilen yemekler. Bu yüzden oldum olası paylaşımlık tabakları sevmişimdir.

Çıtır çıtır ekşi mayalı bir ekmek hayal edin, yeni kızartma makinesinden çıkmış ve kokusu tüm eve yayılmış.

Yanında kereviz sapı, salatalık, havuç gibi çiğ sebzeler.

Pancar ve havuç cipsleri.

Ve rengarenk dipler…

Her ekmeğinizi bandığınızda bambaşka bir tat geliyor ağzınıza.

İster bir sonbahar akşamüstü güzel bir şarabın yanında, ister kalabalık partilerde elinizde kokteylinizle, ya da evde tek başınıza film izlerken.

Nasıl sevilmez bu bandırmalık lezzetler?

Meze kültüründen gelmemizin sebep olduğu, Cem Yılmaz’ın ‘little little in the middle’ deyimiyle hafızalara kazınmış yemekleri ortaya getirme de alışkanlığımız eskilere dayanıyor.

Sanırım aynı tabaktan yemek yemeyi de seviyoruz! Bu yüzden bandırmalıklar konusunda bu topraklarda oldukça yaratıcı olabiliyoruz.

Acukamız, haydarimiz muhteşem bandırmalıklar olarak sunulabiliyor. Daha az bilinenlere örnek olarak da kuru cacık, peynir ve enginar patelerimiz, pancarlı, kuru domatesli tabaklarımız ilk aklıma gelenler.

Karadeniz yöresinden gelen mıhlamaya kimse bandırmalık demese de sanırım en lezzetli banma eylemleri onun başında yaşanıyor.

Diğer kültürlere doğru kafamızı çevirdiğimizde;

Meksika taraflarından guacomole ve salsalar,

Lübnan yakasında humus ve babagannoush,

Fransa’da pate ve kaz ciğeri,

Amerika’dan peynir bazlı dipler,

Japonların soya soslu ponzu’su,

Hintlilerin kişnişli chutney dip’i de az bilinenler arasında.

Eğer bitkisel bütünsel beslenme odaklı bir yaşam stilini  kavrayıp, yine de bu lezzetlerle keyif yapmak istiyorsak dikkat etmemiz birkaç nokta var.

Öncelikle her şeyde olduğu gibi bu konuda da mevsimsel gitmek en güzeli. Mevsimin gözde sebzelerini kullanmak hem lezzeti hem de besin değeri açısından fark yaratacaktır.

Bandırmalıkları marketten aldığımız cipslerle değil de, ekşi mayalı doğal ekmeklerler, sebze ve salata çeşitleriyle tüketmek her zaman daha sağlıklı.

Pakette satılan ve içerisinde tazeliğini korumak için onlarca katkı maddesi, fazlaca tuz, yağ ve şeker içeren dipleri kullanmak yerine, evde sebzeleri fırınlayıp, blender’a istediğimiz baharatlarla beraber atıp kendi tarifimizi çıkarmak ise en şahanesi.

Bir de tabii ‘double-dipping’ mevzusu var; Seinfeld’in ‘Bırak o cipsi!’ sahnesini hatırlayanlar olur belki. New York Times’da çıkan bir yazıda okuduğum kadarıyla Seinfeld’in yazarı bir partide misafirlerden birinin aynı cipsi dipe iki kere bandırmasıyla çıkan bir kavgaya tanık olur ve bu mevzuyu dizide kullanmaya karar verir.

Yapılan testlere göre aynı dipe bir kişi elindekini iki kere bandırırsa, ağzındaki 10.000 bakteri o dipe karışmakta, bunu bir partide birçok kişi yaparsa tabii ki o sosun içerisine binlerce bakteri girmektedir. Bu yüzden bir partide masaya bandırmalık dip koyuyorsak,  ya davet ettiklerimizi öpecek kadar yakın olmamız, ya da iki kere aynı dipe bandıralamayacak küçüklükte ekmek dilimleri veya cipsler koymayı ihmal etmememiz gerekir.

Ama yazının başına ithafta bulunmak gerekirse de bir yemeği paylaşmak hiç de hafife alınacak bir konu değildir…

Doyurucu ve besleyici olduğundan ötürü favori diplerimden birisi de avokadolu humus.

Avokadolu Humus

1/2 avokado

200 gr çiğ nohut

2 diş sarımsak

1 tatlı kaşığı tahin

1/2 limon suyu

1 yemek kaşığı zeytinyağı

1 tatlı kaşığı tuz

1 tatlı kaşığı toz kimyon

Üzerine süslemek için kişniş tohumları, yaprakları ya da toz biber kullanabilirsiniz.

Nohutu haşladıktan sonra tüm malzemeleri blender’ın içerisinde birleştiriyoruz ve koyu bir kıvama gelene kadar devam ediyoruz. Eğer daha sıvı olsun istiyorsanız, içerisine ekstra yağ veya limon suyu, su ekleyebilirsiniz.

TUĞÇE ERGÜN

Girişimci, OCHI markasının kurucusu, EIT Food Türkiye Topluluğu Lideri. Gıdanın ve doğanın insana sunduklarına aşık, beslenme sağlık arasındaki ilişki konusunda araştırma yapmayı, öğrendiklerini anlatmayı, bu konuda bilgi ve ürünler paylaşmaya devam etmeyi hayal ediyor.