GIDA VE İKLİM KRİZİNE FLEKSİTARYEN ÇÖZÜM

New York Times yazarı Melissa Clark’ın gıda ve iklim krizine karşı sunduğu fleksitaryen beslenme çözümüne kulak veriyoruz. 

 

Geçtiğimiz hafta New York Times’da yayınlanan dosya, fleksitaryen beslenmeyi gıda ve iklim krizine karşı bir duruş olarak öne sürüyor.

Beslenmelerinde et ve süt ürünlerine yer veren tanıdıklarımızla yaptığımız sohbetlerden en az birinde dünyaya daha fazla zarar vermek istemediğimiz, ama aynı zamanda et tüketmekten de vazgeçmek istemediğimize dair çelişkili düşüncelerimizi paylaşmışızdır. Bu konuşmaları yaparken aslında hayvansal gıdaları tüketmeyi sevdiğimizi fakat bu tercihimizle içimizi yüzde yüz rahat olmadığını da yüksek ihtimalle dile getirmişizdir. Nitekim artık farkındayız ki kendi tercihlerimiz sebebiyle yaşadığımız dünyanın yakın geleceğini tehlikeye atmaya devam ediyoruz.

New York Times’ın gıda ve iklim değişikliğini tartıştığı dosyada yer alan rakamlar, gezegenimizin geleceği için hiç de olumlu bir tablo sunmuyor. Başlı başına et ve süt ürünleri üretimi, dünyadaki sera gazı salınımının yüzde 14,5’ini oluşturuyor ve bu miktar, bugün dünyadaki tüm arabalardan, kamyonlardan, uçaklardan ve gemilerden kaynaklanan salınımla hemen hemen aynı seviyede. Genel olarak, sığır eti ve kuzu eti gram protein başına en büyük iklim ayak izine sahipken, bitki bazlı gıdalar en küçük etkiye sahipler.

Bu konuda ciddi değişiklikler yaratabilmemiz için ise büyük oynamamız gerekiyor. Şu anda et ağırlıklı beslenen kişilerin, vejetaryen diyete geçerek gıdayla ilgili ayak izlerini üçte bir hatta daha fazla oranda azaltabilecekleri Dünya Kaynak Enstitüsü tarafından ortaya konmuş durumda. Üstelik, süt ürünlerinden vazgeçmek, gaz salınımı daha da azaltacaktır. Beslenme düzenimizde belli değişiklikler yapmak istiyorsak ama her şeyi kesmeye hazır değilsek bireysel ayak izimizi küçültmek yine de mümkün: Et ve süt ürünlerini azaltmak. Tabaklarımızdaki et ve süt ürünü oranını azaltıp öğünlerimizde daha fazla bitki temelli besine yer açarsak yeni beslenme düzenimiz sayesinde gaz emisyonunu düşürebiliriz.

Aslında yeni bir yaklaşımdan değil, 2000’lerden beri konuşulmakta olan fleksitaryen beslenmeden bahsediyoruz. Çoğunlukla vejetaryen beslenip az miktarda et yemeyi tercih ettikleri için fleksitaryen beslenen kişilere “esnek vejetaryenler” de deniliyor. 2007’den bu yana New York Times’ta yemek yazarlığı yapan Melissa Clark da et-sever biri olarak fleksitaryen beslenme düzenine geçmeyi tercih edenler arasında. Günlük yemek düzeninin yüzde 80’ini bitkisel gıdalar, yüzde 20’sini ise et ve süt ürünleri oluşturuyor. Beslenme şeklini “esnek ve duyarlı et yeme” olarak düşünmeyi sevdiğini belirten Clark, az miktarda ama çok severek tükettiği et veya süt ürünlerinden hazırladığı bir yemeği yediği zaman yediklerinin tadının artık daha lezzetli geldiğini söylüyor.

 

Clark’ın daha az et ve süt ürünü tüketmek için ipuçlarını ve yemek tariflerini okuyucularıyla paylaştığı kişisel rehberi ise altı maddeden oluşuyor:

1. Daha Fazla Baklagil Yiyin

Baklagil, tahıl ve soya gibi bitki bazlı yiyecekler en iklim dostu gıdalar arasında. Baklagil yemeyi hali hazırda seviyor olsanız da sıkılmayı önlemek için nohut, mercimek ya da kuru fasulyeyi de alışveriş listenize ekleyerek yiyecek ağınızı genişletebilirsiniz. Tariflerinizi et ürünleri ile hazırlamak yerine siyah fasulye veya nohut ekleyerek değiştirebilirsiniz. Örneğin bir Meksika gecesi düzenlemek için mutfağa girdiğinizde taco’larınızı sığır eti ile hazırlamak yerine Meksika fasulyesi ile lezzetlendirebilirsiniz. Mercimekle yapılabilecek lezzetli tarifler ise keşfedilmeye değer bambaşka bir evren.

Fasulyelerinizi pişirirken tuz ve sarımsak eklerseniz geriye kalan suyu sonrasında hazırlayacağınız yemeklere lezzet katmak için de saklayabilirsiniz. Kendiniz pişirmek yerine, en iyi market ürünlerinden biri olan, konserve fasulyeleri kilerinizde daimi olarak bulundurmayı da tercih edebilirsiniz.

 

2. Yüksek Proteinli Tahıllarla Buluşun (Makarna da sayılır!)

Çabuk pişiyor olmasından ötürü tahıllı kaseler hazırlarken ABD’de en çok tercih edilen ürün kinoa oluyor; ancak siz seçeneklerinizi genişletebilirsiniz. Örneğin siyez bulguru, karabuğday, kamut, mısır unu ve hatta makarna dahi proteini bol tahıllar arasında yer alıyor.

Tahıl kaselerinizi önceki günden kalan yemekleri bir araya getirerek hazırlayabilirsiniz. Böylece hem pratik, hem de sürekli farklı lezzetler barındıran öğünler tüketebilirsiniz. Önceki günden dolabınızda kalanları yeni bir yemek hazırlamak için zayıf bulur iseniz de kasenizi ızgara sebzeler ve tüm yiyecekleri birbirine bağlayacak bir sos ekleyerek de hazırlamanız mümkün.

Makarna ilk tercihiniz ise, yemeğinize lezzetli bir dokunuş için parmesan yerine kızarmış ekmek kırıntıları ekleyerek süt ürünü tüketiminizi azaltabilirsiniz.

3. Hoşgeldin Tofu

Tofunun her halini tabaklarınıza misafir edin. Tadını sevmeyen veya direkt tatsız bulanlardansanız da tofunuzu pizza malzemeleri ile eşleştirebilirsiniz. Soya sosu, mantar veya acı sos gibi malzemelerle yoğun umami tatları yaratabilirsiniz.

Başka bir seçenek ise az miktarda et eklemek. Et tercihinizi ise sığır eti gibi en fazla iklim ayak izine sahip yiyeceklerden yana kullanmak yerine tavuk veya midye gibi daha çevre dostu seçeneklerden yana kullanabilirsiniz.

4. Kuruyemişleri ve Tohumları Kucaklayın

Buharda pişmiş sebzelerle doldurduğunuz tabağınıza her şeye lezzet katan fındık, yer fıstığı ve badem ekleyebilir veya onların ezmeleri ile hazırlayacağınız soslarla sebzelerinizi birleştirerek bir mide şöleni kurgulayabilirsiniz. Bu tabaklara ekleyeceğiniz tahin ise bambaşka bir lezzet katacaktır.

5. Bitki Bazlı Etlere Şans Verin

Birçok tanımlanamayan malzemeyle üretilen vegan etlerin çoğunun fazla işlenmiş ürünler olduklarını inkar etmek mümkün değil; ancak canımız hamburger veya köfte istediği zaman bize çözüm olabilirler. Et tüketimini azaltmak için başlangıç niteliğinde olan bu yiyecekler arasında vegan sosisler de var. Bitkisel proteinlerle hazırlanan vegan sosisleri sandviç ekmeğinize koyup bolca farklı çeşni eklerseniz hayvansal etle yapılmış bir hot dog’dan farkı ayırt etmekte zorlanabilirsiniz bile.

Vegan etler yaygınlaştıkça ve piyasadaki rekabet arttıkça, bu yiyeceklerin içerikleri daha temizleşecek ve daha lezzetli hale geleceklerdir.

6. Hayvansal Etin Her Bir Isırığını Önemseyin

Daha az et yemeye başladığınızda yediğiniz her lokma daha değerli hala gelecektir. Sevdiğiniz etleri az miktarda ama en lezzetli formunda hazırlayın ve makarnanızın, sebzenizin, tahıllarınızın veya salatalarınızın yanına ekleyin. Hazırladığınız yemekten artan et sularını saklayın ve canınız hayvansal gıda çektiğinde etin kendisini kullanmadan et suyula yemeklerinize lezzet katın. Böylece et tüketiminizden arta kalan et sularını değerlendirerek dünyadaki bir diğer önemli sorun olan gıda israfına da biraz da olsa yardımcı olmuş olursunuz.

Fotoğraflar: Unsplash