100’E KADAR YAŞAMAK

Beslenme ve Güçlü Kalmaya Dair.

Fotoğraf: Mihai Fischer
Fotoğraf: Mihai Fischer

Geçtiğimiz aylarda Kaplankaya’da yapılan bir festivalde Dan Buettner’ı canlı olarak dinleme şansım oldu. Kendisi National Geographic’in ünlü Blue Zones araştırmasını yapan ödüllü bir gazeteci. Buettner, dünyada en uzun ve en sağlıklı yaşayan beş bölgeyi ziyaret ediyor ve orada yaşayan insanlarla birlikte vakit geçiriyor, evlerinde yemeklerini yiyip, yaşam biçimlerini ve alışkanlıklarını analiz ediyor. Yıllar süren bu çalışması zamanla o kadar çok ilgi topluyor ki; sonradan daha farklı ‘blue zone’ bölgeleri bulmak için yola çıkıp Yunanistan’ın Ikaria adasına kadar geliyor. En uzun yaşayan bölgelerdeki insanların ortak yaşam alışkanlıklarını anlattığı konuşmasında tüm salon sonuçları hayretle dinledi.

Çoğunlukla 100 yaşına kadar sağlıklı yaşayan ve belli bir yaş öncesi ölüm oranı çok düşük olan bu bölgelerdeki toplulukların ortak özelliklerini kısaca şöyle sıralayabiliriz:

Doğada hareket içinde yaşıyorlar;
Aile bağları kuvvetli;
Belirli bir inanış etrafında düzenli olarak buluşuyorlar;
Yerel ve sebze odaklı besleniyorlar;
Sevgi ve paylaşım dolu bir topluluk içerisinde yaşıyorlar; ve
Bir amaç uğruna her sabah yataktan kalkıyorlar.

Blue zones çerçevesinde yaşam biçimleri incelenen toplulukların beslenme şekilleri genellikle kendi bölgelerindeki gıdaları içeriyor olsa da, birbirleriyle karşılaştırıldığında bu toplulukların her birinin günlük tükettikleri besin çeşitliliği büyük benzerlik gösteriyor. Örneğin Blue Zones bölgelerinde yaşayanların günlük besin kaynaklarının yüzde 70’inin sebze ve meyve odaklı olduğunu görüyoruz. Et ve balık tüketimi oldukça düşük, haftada bir, bazen de iki haftada bir civarında… Baklagiller ise çoğu kültürde kök sebzeler ile birlikte kışları güçlü kalmak için tüketiliyor. Peynir ürünlerinin tüketimi ise yok denecek kadar az.

Bu bölgelerde paketli ve rafine ürünlerin pek tüketilmediğini, genellikle de mevsimsel ve doğanın verdikleriyle beslenildiğini de tabii ki eklemek gerekir.

Burada minik bir es verip uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrı diye gösterilen Paleo diyeti ile ilgili yine National Geographic’te  yayımlanan bir yazıda anlatılan bilgiyi paylaşmak isterim. Paleo diyetini benimseyen kişiler, ilk insanların avlanarak beslendiklerini; ve bu sebeple sağlıklı ve uzun ömürlü olduklarını iddia ediyorlar. Paleo diyetine göre uzun yaşamak için et ve balık odaklı bir diyet seçip, baklagil ve tahıl ürünlerinden uzak kalmamız gerekiyor. Fakat atladıkları önemli bir şey var; o da şu: avlanmak aslında o kadar da kolay değil. Avcı-toplayıcı topluluklarda genelde erkekler avcılık görevini üstleniyorlar; ve eğer ki şanslılar ise haftada bir hayvan avlayıp eve getirebiliyorlar. Ailenin geri kalan üyeleri ise genellikle kadınlar tarafından günlük olarak toplanan yabanıl otlar, meyve ve sebzelerle besleniyorlar. Evet, bu topluluklar et yemek ‘istiyorlar’, fakat asıl düzenli besin kaynakları kadınlar tarafından ‘toplanıyor’. Neolitik devrimden sonra ise tahıl ürünleri ve baklagiller insanoğlunun günlük yemek düzenin içerisine giriyor.

Acı bir gerçek var ki gelişmiş ülkelerde insanların sağlık için harcadıkları para milyarlarca doları aşarken, en uzun yaşayan bölgelerdeki insanlar neredeyse sıfıra yakın bir harcama yaparak hepimizden daha uzun ve sağlıklı yaşıyorlar. Peki bu insanlar soğuk hava şartlarında hastane, ilaç olmadan sağlıklı bir şekilde ömürlerini sürdürürken biz şehir hayatında havaların birkaç derece düşmesi ile beraber hasta düşmemek için nasıl beslenmeliyiz?  Pek tabii gündelik şehir hayatında keçilerimizin peşinden dağlarda yürüyüş yapacak halimiz olmayabilir; fakat doğa içinde bir yürüyüşü çoğumuz her gün olmasa da yapabiliriz. Ailelerimizle daha kaliteli zaman geçirip, günlük stresimizi yönetmek için aynı idealleri paylaştığımız bir grubun içine dahil olup, yeni bir düzen içerisinde kendimizi bulabiliriz. Bu bir meditasyon grubu da olabilir, seramik veya yemek dersi de…

Sağlıklı olmanın sadece bedensel değil, ruhumuz ve zihnimiz ile doğru orantılı olduğunu şu ana kadar yapılmış birçok araştırma belirtiyor. Fakat yılın bu en soğuk dönemlerinde kendimizi daha güçlü hissetmemiz için başvurabileceğimiz reçeteler de yok mu? Tabii var.

1. Sabah kahvaltısından başlayarak yatana kadar 5-8 porsiyon arası sebze ve meyve tüketmeye özen göstermeliyiz. Bu kadar sebzeyi tüketmek çok zor diyorsanız, sebze suyu yapmanızı öneriyorum, bu şekilde bir su bardağında minimum üç porsiyon sebzeyi tüketme şansı elde edebiliriniz. Yediklerimiz bizi sadece sağlıklı hissettirmeyecek, bir yandan da bahar aylarına doğru değişen ruh halimize de iyi gelecek. Vücudumuza bolca B vitamini depolayacağız.

2. Bağırsak sağlığımıza iyi bakacağız. Bağırsaklarımızdaki bakteriler bizi hasta olmamamız için koruyorlar; bu yüzden de bağırsaklarımızda sağlıklı bir bakteri ortamı yaratmak önemli… Probiyotik ve prebiyotik oranı yüksek yiyecekleri hayatımıza sokmak için bu dönemler ideal. Günlük besin alışkanlıklarımızın içerisinde turşuyu ve kefiri sokmak, özellikle de ev üretimi olanlarını beslenmemizin bir parçası haline getirmek en ideali olur. Artık çoğu gurme kafede ve markette gördüğümüz kombucha’lardan içmek ya da eve mantarını alıp üretmek de iyi bir fikir olabilir.

3. Bağışıklık sistemimin çöktüğünü hissediyorsak sabahları çörek otu yağı ya da nar çekirdeği ekstratı kullanmaya başlayabiliriz.

4. Sabahları meyve suyu sıkacağımızın içerisine zerdeçal, zencefil ve limon koyup, çıkan o sert ve hafif acı suyun içerisine karabiber ve bal ekleyip kafamıza dikebiliriz. Bunun başka bir versiyonu da akşamları zerdeçal tozunu, zencefil tozu ve bitkisel sütle ısıttıktan sonra içerisine karabiber, hindistan cevizi yağı veya tarçın ekleyip içmek de olabilir. Karabiber ve hindistan cevizi yağı zerdeçalın etkisini arttırıyor; bilginize.

Dan Buettner’ın TED Talks kapsamında yayınlananan  ‘100 Yaşına Kadar Yaşamak’ konuşması.
TUĞÇE ERGÜN

Girişimci, OCHI markasının kurucusu, EIT Food Türkiye Topluluğu Lideri. Gıdanın ve doğanın insana sunduklarına aşık, beslenme sağlık arasındaki ilişki konusunda araştırma yapmayı, öğrendiklerini anlatmayı, bu konuda bilgi ve ürünler paylaşmaya devam etmeyi hayal ediyor.