En sıkıldığım soru olmasına, artık müthiş gazı kaçmış bir konu olduğunu düşünmeme rağmen, ‘en iyi kadın şef’ titriyle bizi tekrardan düşünmelere gark eden konu. Oturup biraz kafamı toparlamaya, aklımdakileri yazıya dökmeye ve tam olarak kendimin de ‘mutfakta kadın olmak’ konusunda nerede durduğumu anlamaya çalıştım.
Mutfaktaki vahşi hiyerarşi bizden eski; ben 2002’de o düzenin sonlarına yetiştim. Bakmayın şimdi ‘ekip işi ekip işi’ diye gezenler, o zamanlarda hata yapana kepçeyle vurur, senede bir kere mutfağa girmeden, bütün alkışı kendileri göğüslerlerdi. Böyle bir ortamda kadının tabi ki yeri yoktu. Küfür kıyamet, dayak kötek. Artık işler öyle değil, kalkıp da mühendislik diplomasını bir kenara bırakmış, hayali bu diye gidip aşçılık eğitimi almış birisine küfürler edin, bir de kepçeyi kafasına patlatın bakalım. Kimse kimseye hayalini parça pinçik ettirmez öyle; o iş o kadar kolay değil. Bir yandan da restoranlar eskisi gibi değil. Restoranın satın aldığı malzeme miktarından tutun, stoğuna, tabağına koyduğu miktara kadar her şey değişti. Çoğu restoranda banyo küveti ebatlarında tencerelerde yemekler pişmiyor artık, çuvallarla satın alımlar yapılmıyor, daha günlük tedarik ve hazırlık. Durum böyle olunca da kadının koca koca tencereleri kaldırması, çuvallarla bir şeyler taşıması da gerekmiyor. Böyle medeni bir ortamda da kadın erkek ayrıcalığı yok artık. Kadınlar hakkında bir önyargı da varsa, bunu yıkmak kızlar size kalıyor, benim de önyargılarımı yıkanlar oldu demek ki.
Mutfakta kadın ve erkek arasındaki farkları, avantajları ve dezavantajları yazmaya kalktım; ama hep sonrasında başka örneklerle kendimi çürüttüm. Kadınlar daha temiz çalışıyor galiba dedim önce, sonra ‘yooo Bilge’nin tezgahını unuttun galiba’ dedim kendi kendime.
‘Erkekler daha dayanıklı galiba’ dedim, sonra Hazal’ın günlerce adam eksik diye ateşli nasıl işe geldiğini, iki günlük erkek stajyerin iki hapşurdu diye stajının ikinci gününde nasıl gelmediğini hatırladım yeniden. ‘Kızların eli mi daha lezzetli acaba?’ dedim, çürüttüm, ‘görselleri mi daha kuvvetli?’ dedim çürüttüm, ‘erkekler daha mı hırslı?’ dedim çürüttüm. ‘Kızlar daha mı sağdık?’ Hayır. ‘Erkekler daha mı çalışkan?’ Hayır.
Genelleyemiyorum; üzgünüm. Çabaladım ama olmuyor. Mutfakta kadınlar şöyledir ve erkekler de böyledir diyemiyorum. Şahsi ve kişisel farklılıklar var; cinsiyet farkı değil.
Kadınların sadece mutfakta değil, tüm meslekler için geçerli olarak hayatlarındaki en büyük handikapları çocuk yetiştirmenin ve birisiyle hayatını birleştirdiğinde ev düzenini yürütmenin kadına yüklenmiş olması. Gastronomi gibi uzun saatler kendini adama ve konsantrasyon gerektiren bir sektörde bu iş çok daha zorlaşıyor tabi ki. Her akşam saat altıda evde olamadığınızda, her cumartesi bütün çocuklar yaş günlerinde veya başka aktivitelerde gezdiğinde, yılbaşlarında partilediklerinde, bayramlarda tatillere gittiklerinde siz çalışıyor iseniz, bu bütün aile için pek kolay olmuyor. Her zaman bir kısım eksik kalıyor, ya çocuk eksik, ya iş, ya koca.
Buna da işletme olarak nasıl önlem alınır bilmem. Bunun çözümü kesinlikle kadınlar gündüz saatlerinde, erkekler akşam çalışsın değil. Ben eşitlikçiyim, erkeklere de haksızlık edemezsiniz. Bunun çözümü aile içinde. Önce kendi erkek çocuklarımıza yemek pişirmeyi öğreteceğiz, pişirdikten sonra da toplamayı.
Sonra yalnız kaldıklarında yemek yapacaklar, sonra evlenecekler ve biz işteyken kendi yemeklerini kendileri yapacaklar, ve çocuklarınkini de yapıp verecekler, aynen onlar yokken bizim yaptığımız gibi.
Ben oğluma yemek pişirmeyi öğretiyorum, yaşı 13.
Siz de ileride kadınların hem aile sahibi olmasını, hem çalışmasını, hem de aklıselim kalmasını istiyorsanız, oğlunuza yemek yapmayı ve toplamayı öğretin.