Eminim ki bu son yıllar içerisinde hepimizin gözüne yeni vegan olan insanlar, mahallemizde açılan vegan dostu bir mekan, en sevdiğimiz restoranın menüsüne eklenen vegan seçenekler, vegan etiketli temizlik ürünleri, kozmetik ürünler, vegan peynir ve et ikameleri, bitki temelli sütler ve yine vegan tarifler çarpmıştır. Peki nedir bu ‘vegan’ ve neden bu son yıllarda fazlasıyla duymaya başladık?
‘Vegan’dan bahsedebilmek için öncellikle vejetaryenden bahsetmemiz gerekiyor. Vejetaryen kelimesi 1847’de ‘et, kümes hayvanı ve balık yemeyen kimse’[1] olarak tanımlanıyor. Sadece hayvan eti değil de hayvansal tüm ürünleri tüketmeyi hayvanların refahı için sakıncalı bulan Donald Watson, öncelikle hayvansal ürünleri tamamen dışladığı beslenme biçimine ‘total vejetaryen’ diyor. Daha pratik bir isim bulma adına yaptığı çalışmaları 1944’de ‘vegan’ kelimesini icadıyla sonlanıyor. Bunun için vejetaryen (vegetarian) kelimesinin ilk üç harfini (veg) ve son iki harfini (an) birleştiriyor. Bu kelime oyununun sebebini; veganlığın vejetaryenlikle başlaması ve onu mantıklı olan sonucuna taşıması ile açıklıyor[2]. Böylelikle ‘vegan’ kelimesi literatüre ‘et, balık, kümes hayvanı, yumurta, bal, hayvan sütü, tereyağı ve peyniri dışarıda bırakan, bitki temelli diyet’ olarak geçiyor. Fakat veganizm yalnızca bir diyet olmaktan çok daha fazlasını içeriyor. The Vegan Society 1979’da veganizmi şu şekilde tanımlıyor:
‘Yemek, kıyafet ve herhangi bir amaçla, hayvanlara karşı yapılan istismarı ve zulmü önlemeyi amaçlayan – mümkün olduğu ve uygulanabildiği ölçüde- felsefe ve yaşam biçimidir. Hayvansız alternatiflerin; insanların, hayvanların ve çevrenin iyiliği için gelişiminin desteklenmesidir. Beslenme terimiyle, hayvanlardan, kısmen veya tamamen elde edilen tüm ürünlerin kullanımından uzaklaşma eylemini temsil eder.’
Dolayısıyla vegan olmak son yılların modasına ayak uydurmak amacı ile beslenme şeklini değiştirmekten çok daha fazlası; ve ciddi bir özveri gerektiriyor. Vegan olan kişinin şimdiye kadar süregelmiş beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi ve satın aldığı her şeyin etiketlerini okur hale gelmesi gerekiyor. Yemeklerini önceden planlaması, işyerine evden yemek götürmesi, uzun yolculuklar için hazırlık yapması, dışarıda yemek yerken bütün yemeklerin içeriklerini sorması ihtiyacı doğuyor. Evde kullandığı temizlik ürünlerini, makyaj malzemelerini, birçok ek gıda ve ilaç markasını değiştirmesi gerekiyor. Peki insanlar neden bu kadar zahmete girip vegan olmayı tercih ediyorlar? Bu sorunun yanıtının bahsedeceğim üç ana başlıkta toplandığını gözlemliyoruz; hayvanların refahı, ekolojik kaygılar ve kişisel sağlık.
Hayvanların Refahı
Hepimiz hayvanları yemenin onların iyiliğine bir faydası olmadığını hızlıca kabul edebiliriz ama, çoğunlukla beslenme alışkanlığımızın onlara verdiği devasa zararı görmeyiz. Çocukluğumuzdan beri bize ‘faydalı’, ‘gerekli’, ‘doğal’ olarak tanıtılmış olan hayvansal ürünler ile hayvan arasındaki bağı genelde yıllar içerisinde kaybederiz. Markette gördüğümüz sosis, salam, paketlenmiş etler aklımıza ineği, koyunu getirmez. Ayrıca hayvansal ürün satan markaların çoğu ambalajlarında mutlu hayvan imajları tercih ederek bu illüzyonu desteklerler. Fakat son yıllarda bize mezbahaların ve hayvancılık sektörünün çok da masum olmayan yüzünü gösteren belgeseller ve araştırmalar gün yüzüne çıkmaya başladı. İneklerin hiç gün ışığı görmeden hayatlarını minicik kafeslerde acı içinde geçirdiklerini öğrendik; süt içebilelim diye doğduğu anda annesinden ayrılan buzağıyı izledik. Tünemeye ve saklanmaya bayılan tavukların sıkışıklıktan kımıldayamadıkları kafeslerde kemikleri kırık ve gagaları kesilmiş yaşadıklarına şahit olduk. Okyanuslarda ağlara takılan yunuslara, balinalara üzüldük. Bu görüntüler yediklerimizin bize çok da doğal gözükmemeye başlamasına sebep oldu ve içerisinde olduğumuz inkar durumu kırılmaya başladı. Yediğimiz hayvanların evimizde beslediğimiz kedimiz, köpeğimiz, kuşumuzdan çok da farkı olmadığını görmeye başladık belki de. Hayvan sever söylemlerimizin arkasında durmak için, onların toplu can çekişmesini ve ölümünü destekleyen sektörlerden de uzaklaşmaya başladık.
Ekolojik Kaygılar
Artık aramızda küresel ısınma ile ilgili bir belgesel izlemeyen veya bir haber okumayan kalmamıştır. Küresel ısınma sonucunda artan kuraklık, türlerin yok olması, kutupların erimesi, okyanus yaşamının tükenmesi, açlık gibi meselelerden de haberimiz var. Genellikle küresel ısınma sebepleri; fosil yakıtları kullanan ulaşım, ısınma, elektrik, fabrikalar ile bağdaştırılmakta. Hayatımızda dünyanın devamlılığı için çöplerimizi ayrıştırmak, daha az su kullanmak, tasarruflu ampullere geçmek, bisiklete binmeye başlamak gibi bazı değişimler yaptığımız olmuştur. Fakat son yıllarda, bu konu ile ilgili ele alınmayan en önemli pay sahiplerinden birinin hayvancılık sektörü olduğu ortaya çıktı. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün yayınladığı ‘Hayvancılığın Uzun Gölgesi’ isimli raporda: hayvancılığın, sera gazı emisyonunun, CO2’ye denk olarak %18’inden sorumlu olduğu ve bunun ulaşım araçlarının tamamını kapsayan paydan daha yüksek olduğu belirtilmiştir. (2006) Et yediğimizde bunun su kaynaklarını etkileyen bir durum olduğunu düşünmeyiz. Oysa Cornell Üniversitesi Ekoloji Bölümü’nde yapılan araştırmada 453 gramlık sığır eti elde etmek için 49.210 litre su harcanması gerektiği hesaplanmış. (Masson, 2015) Hayvancılık sektörünün dünyaya verdiği zararı ele alan Cowspiracy isimli belgeselde konu ile ilgili verilen rakamların kimi şu şekilde:
‘İnekler günde 567 milyar litre metan gazı üretir ve metanın küresel ısınma üzerindeki potansiyel etkisi 20 yıllık zaman dilimi içerisinde karbondioksitin 86 katıdır. Hayvancılık ve hayvan yemi amaçlı tarım dünyanın kara alanlarının yüzde 45’ini kaplamaktadır. Okyanuslardan her yıl 90-100 milyon ton balık çıkarılmaktadır ve 2048’e kadar okyanusların balıksız kalacağı düşünülmektedir. Amazonların yüzde 91’inin yok olmasından hayvancılık sorumludur. Günde aşağı yukarı 137 bitki, hayvan ve böcek türünün soyu, yağmur ormanlarının yok olmasına bağlı olarak tükenmektedir. Vegan diyet ile beslenen bir insan günde; 4163 litre su, 20 kilo tahıl, 2.787 metre kare orman arazisi, 9 kiloya eşdeğer karbondioksit tasarrufunda bulunuyor ve bir hayvanın hayatını kurtarıyor.’
Bu ve benzeri verilerden çıkarımla hayvancılık sektörünün, hava, su ve toprağa büyük zarar verdiği artık biliniyor. Sadece diyetimizde ve tüketim alışkanlıklarımızda yapacağımız değişimle, dünyanın devamlılığı üzerinde ne kadar olumlu bir etkimiz olabileceğini anlamak da bizi bu değişime motive eden en önemli etkenlerden biri haline geliyor.
Kişisel Sağlık
Hayatlarımızı kaliteli şekilde idame ettirebilmek için en önemli ihtiyaçlarımızdan biri pek tabii kişisel sağlığımız. Sağlıklı bir yaşam için de her birimiz kendimizce önlemler alıyoruz. Spor yapmaya çalışır, yediklerimize dikkat eder, sigarayı bırakır, doktor tavsiyeleri, vitamin takviyeleri alırız. Peki acaba şimdiye kadar sağlıklı olmak ile ilgili edindiğimiz bilgilerin ne kadarı güvenilir? Küçüklüğümüzden beri muhakkak ‘Süt içmezsen boyun uzamaz.’, ‘Et yemezsen sağlıklı olamazsın’, ‘Günde iki yumurta yemek lazım’ gibi cümlelere maruz kalmışızdır. Oysaki güncel çalışmalar hayvansal ürünlerin sağlığımıza olumlu etkilerindense olumsuz etkilerini su üzerine çıkartmakta. Kanser, kalp rahatsızlıkları, şeker hastalığı, kronik hastalıklar, obezite gibi hastalıklar hiçbir zaman olmadığı kadar etrafımızdalar. Beslenme ve sağlık üzerine yapılan en kapsamlı çalışmayı gerçekleştiren T. Colin Campbell, Çin Mucizesi isimli çalışmasında bitki temelli bir diyetin bu hastalıklara karşı ilaçlardan çok daha etkili olduğunu ortaya koyuyor. Yapılan klinik çalışmalarda hayvansal ürün tüketen insanların daha fazla kronik hastalıkları olduğu gözlemleniyor. Kazein gibi hayvansal proteinlerin, kanser gelişimini desteklerken, bitki proteinlerinin kanseri gerilettiği ortaya çıkıyor. (Campbell & Campbell, 2016) Bu ve benzeri çalışmaların sonuçları, sağlığımızla ilgili kaygılarımızla birleşince hayvansal ürünlerden uzaklaşmaya başlıyoruz.
Son yıllara kadar, veganlık denildiğinde aklımıza maydanozla beslenen, aşırıcı, hippi bir grup gelirken, güncel bilgiler bize bu meselenin farklı boyutlarını göstermeye başladı. Sosyal medya ve internet, bu bilgilerin aramızda gezme hızını ve etkisini büyük ölçüde arttırdığı için karşımıza çıkan bu çok kuvvetli argümanlarla savaşmaktansa, benimsiyoruz. Hayvansal gıdalara yönelik bağımlılığımızın iyi bir alışkanlık olmadığını gördük. Sonuç itibariyle sigaranın faydalarının anlatıldığı bir dönemden bile geçti insanlık. Dolayısıyla, hayvansal gıdalarla ilgili benzer yanılgılara düşmüş olunabileceğini düşünmek çok da zor değil. Sadece beslenme rutinlerimizle, oturduğumuz yerden dünya ve ekosistem için faydalı bir bireye dönüşebilme olasılığı, durumu daha da cazip hale getiriyor. Ayrıca artık vegan beslenmenin sadece ot yemekten ibaret olmadığını da biliyoruz. Aksine bu tip bir beslenmede bizi bekleyen binlerce yeni, heyecanlı lezzet var. Dünyanın hiç olmadığı kadar hızla doğal kaynaklarını tüketmekte olduğu şimdi ise bu hayat tarzına bir şans tanımak için en iyi zaman.
Kaynaklar:
Animals Unites Movement. (2014). Facts. Cowspiracy: http://www.cowspiracy.com/facts adresinden alındı
Campbell, T., & Campbell, T. (2016). The China Study (Revised and Expanded Edition b.). Dallas: BenBella Books, Inc.
Davis, B. (2014). Becoming vegan : the complete reference on plant-based nutrition. Canada: Book Publishing Company.
Hancox, D. (2018, April 1). The unstoppable rise of veganism: how a fringe movement went mainstream. The Guardian.
Masson, J. M. (2015). Tabağındaki Yüz. (Z. Kalkandelen, Çev.) İstanbul: Paloma Yayınevi.
Stepaniak, J. (2000). Being Vegan: Living with Conscience, Conviction, and Compassion. Illinois: Lowell House.
Stepaniak, J. (2000). The Vegan Sourcebook (2nd Edition b.). Illinois: Lowell House.
The Livestock, Environmental and Development Initiative. (2006). Livestock’s Long Shadow: Environmental Issues and Options. Rome: Food and Agriculture Organisation of the United Nations.
The Vegan Society. (tarih yok). Definition of Veganism. The Vegan Society Wen site: https://www.vegansociety.com/go-vegan/definition-veganism adresinden alındı.
Notlar:
[1] Stepaniak J. , 2000, s. 2
[2] Stepaniak J. , 2000, s. 1