NEDEN ÖĞRENİYORUZ? NE BİLİYORUZ?

Merak ve öğrenme üzerine.

Okuldayken zorunluluktan öğrenip hafızadan silinen birçok şey, yeniden su yüzüne nasıl çıkar? Gözlerimi ovuşturuyorum, hatırlamaya çalışıyorum. Elde kağıt kalem. Yok notlarımı hatırlayamıyorum.

Sonra yıllar geçiyor. O çok meraklandığım ilgimi çeken konu parıl parıl parlıyor. Evet evet bir yerden hatırlıyorum, bunu taaa 7. Sınıf tarih dersinde, sonra 11. sınıf sonra da üniversite okumuştum. Nasıl da silik. Belki de zorunluluktan dayatılan bilgilerdi bunlar. Benzer durumlar başınıza geliyor mu?

Sahi neden öğreniyoruz? Öğrenmenin sınırı var mı, peki ya yaşı? Gasterea olarak merak etmenin ve öğrenmenin üzerine konuşacağız. Tabii yemeğe, içmeye, pişirmeye, pandemide değişen öğrenme alışkanlıklarına da değinmeden sizi bırakmayacağız.

Merak; sözlük anlamıyla bir şeyi anlamak, öğrenmek, görmek vb. için duyulan, içten gelen istek.

Özellikle seyahat edemediğimiz hatta seyahati boşverelim kendi şehrimizde hareketimizin kısıtlandığı bu dönemde ev gerçek bir yaşam alanı. Üretim ise tüm hızıyla mutfakta. Pandeminin ilk perdesinde yaşamsal mücadele verirken artık mutfağı sevmeyi, üretmeyi, merak edip yeni tarifler keşfetmeyi, yeri geldiğinde bunu anlatmayı alışkanlıklarımız haline getirdik bile.

Dijital dünyanın yeni uygulamaları, atölyeleri de evde geçen vakitte merak duygularımızı körüklerken bizi kah kokteyl yapımı inceliklerine kah gastronomi tarihine sürüklüyor. Kimi zamanda kendimizi ulaşamadığımız hocalar, şeflere aklımıza takılan sorularımızı sorarken buluyoruz. Öyle de rahat, öyle de ulaşılabilir bir model. Anlayacağınız dijital dünyada işin içine girdikçe mesafeler her geçen gün kısalıyor.

Hatta geçtiğimiz günlerde uzun zamandır eğitimlerine katılmayı istediğim sosyolog ve akademisyen Prof. Dr. Zafer Yenal’ın “Gastronomi Tarihi” programına yazıldım. Dolu dolu beş ders, 19 bölümden oluşuyor. Hocamla karşı karşıya yaklaşık beş saate tekabül ediyor. Belki anlık soru sorulamıyor ancak soruları toplayıp canlı bağlantı ile soru cevap yapmak da mümkün. Her şeyi tek tek not aldığımı fark ettim, sanki okuldayım, dersteyim. Evet artık merak ettiğimiz konu üzerinde bilirkişiye rahatlıkla ulaşmak dijital dünyanın bize en değerli getirisi. Üstelik bu ulaşılabilirlik finansal açıdan da oldukça tatmin edici.

Mesafe demişken son zamanlarda ClubHouse gibi dinleyenin zaman zaman saatlerce çıkamadığı sohbet uygulamalarının arttığı, Instagram canlı yayınların yeniden başladığı, online eğitim hatta sertifikaların yoğunluğunu, Zoom’un kah katıldığımız atölyeler kah toplantılar için hayatımızın vazgeçilmezi oldu. Evet doğrudur ki hareket alanı sınırlandı. Merak yine evde, güvende ve o sevdiği şeyi bulunca keşfetmeye, daha derine inmeye hasret. Hal böyle olunca en yakın ama aynı zamanda en uzak yolculuk sınırsız bilgileriyle dijital alemlerde ve kitaplarda. Bazen de hayal gücümüzde.

Doç. Dr. Aslı Akdaş Mitrani için “Merak, yeni deneyimlerin peşinde olma, bilgi arayışı ve en önemlisi motivasyon düzeylerimiz arasındaki farklılıkları açıklamakta kullandığımız bir psikolojik durum hali. Merak düzeyinin kişiden kişiye gösterdiği farklılıkların bir kısmı biyolojik yapımızdan, doğuştan gelen bazı özelliklerimizden kaynaklanmakla beraber, kendimizi güvende hissetmeyle ve yetiştirilirken oyuncu, keşfetmeye yatkın davranışlarımızın desteklenmiş olmasıyla da ilişkilidir. Motivasyon (güdülenme) ile merak birbirlerinden ayrılmaz kavramlar. Motivasyon temelde A noktasından B noktasına hareket etmek için gerekli psikolojik şarj olma halini tanımlar. Bu tanımda B noktasında bizi ne beklediği motivasyon düzeylerimiz arasındaki farkı belirliyor. Örneğin kimi bireyler B noktasında ödül, para, iyi notlar olduğunu bilmeye ve hedefe ulaştıklarında bu ödülleri elde edeceklerine inanmaya ihtiyaç duyarak A noktasından B’ye doğru harekete geçerken; kimi bireyler için dışsal ödüller pek de anlam taşımıyor. Merak duygusu bu bireyler için önemli bir motivasyon kaynağı. Acaba B noktasında beni neler bekliyor? Her zamanki malzemelerle mutfağa girip, yumurta, un, yağ, biraz maya, biraz sebze, biraz yeşillikle bildik bir tarifi pişirip karnımızı doyurabilmek bir motivasyon kaynağı olabileceği gibi, her zamanki malzeme ile yeni bir keşif yolculuğuna çıkmak, biraz yenilik eklemek, belki bir tutam baharat, belki biraz şundan, belki biraz bundan, sonunda çıkacak lezzeti merak ederek heyecanla, hevesle, zevk alarak bir pişirme deneyiminin motivasyon kaynağı ise karın doyurmaktan çok daha fazlası. Ödül son derece içsel bir psikolojik tatmin hali, burada motivasyon büyük oranda merak ve haz alma ile ilişkili.”

Ayrıca Akdaş; “Keşfe çıkmak ve yaratıcılık için en temel psikolojik güdülerden birisi merak ise öbürü de güvende hissetme hali. Kaygı, korku bizi en bildik, en alışık olduğumuz davranışlarımıza yönlendirir; bildik güvenli alanda kalmak isteriz. Hayatta kalma modu devreye girince ne keşfe ne yaratıcılığa yer kalır; çünkü merak ancak güvende olduğumuzu bildiğimiz bir ortamda mümkündür.” Güvende olduğumuzdan emin olduğumuz tek yer son bir senedir gerçekten de evimiz.

Biz öğrenme konusunu irdelerken…

38. yaş gününde hayatını kökten değiştirme kararı alarak toplumsal hayattan elini ayağını çekip oturduğu malikaneye bin kitaplık bir kütüphane kuran ve yaşamının geri kalanında onu en çok ilgilendiren karmaşık ve çok yönlü denemeler yazarak geçiren Fransız deneme yazarı Montaigne aklımızda. Sorduğu soru ise yüzyıllar boyunca kulaklarda çınladı: Que sais-je? Yani “Ne biliyorum?”

Bu sorudan yola çıkarak öğrenme tutkusunu hayatının her alanına yansıtan hatta öğrenip bir de aktaranların kapısını çaldık:

“Gerçeği bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacak.”

(Yuhanna 8:32, İsa Mesih)

Yazar ve şarap uzmanı Levon Bağış merak duygusunu ve öğrenme tutkusunu şöyle anlatıyor: “Öğrenmek, bilmek ya da bildiğini zannetmek insanın kendini özgürleştirmek için yapacağı tek şey olabilir. Gerçek ve mutlak bir özgürlükten bahsetmek derin bir felsefi tartışma olsa da insanı en özgür kılan ya da özgür hissettiren şey bilmektir belki de. Ama bu bilmek kavramı yine öğrenmekle beraber bir başka laneti de peşinden getirir. Ne kadar fazla öğrenirsen o kadar çok bilmediğini de öğrenirsin. Öğrenmenin ve öğrenme isteğinin doyurulmamasının nedeni bence bu bildiğinden fazlasını bilmediğinin farkına varması olabilir. Öğrenmeye başlamak bilmediğini anladığında başlar. Ve bilmediğini öğrendiğinde artık içinde sürekli doyurulması gereken bir canavara dönüşür. Benim için okumak, öğrenmek keşfetmek o çimde ki canavarı besleme ve susturma çabasıdır.”

Apartıman Yeniköy kurucu ortağı ve şef Burçak Kazdal ise merak duygusunu ve öğrenme aşkını tanımlarken “Her geçen gün yine yeniden aç uyanıyorum, hayatta daha hızlı kendini yenileyebilen bir his yoktur herhalde. Gün içinde vücudun sana ne yemek istediğini söylüyor ve her öğün aynı şeyleri yemek istemiyorum diyerek kendini dengeliyor. Bu durumda, her öğüne, yani haftada yedi gün, ayda 30, yılda 365 gün çarpı üç öğüne denk gelen, bir karşılık olması gerekiyor. Ve var. Ne yazık ki doğanın sunduğu çeşitlilik sofralarımıza yansımıyor ve giderek alternatifleri ve bunların kendi içindeki çeşitlilikleri kaybediyoruz. Benim öğrenme heyecanım, her taşı kaldırıp, altında bir şey var mı kontrol etmek. Derdim her daim bilmediğim şeyler yemek, yedirmek değil ama ulaşabildiğim en doğru ürüne ulaşmak ve onu en iyi şekilde etüt edip hakkını vermek. Ve bunun için çokça deneme yanılma, okuma araştırma, sorma soruşturma, gezme görme gerektiriyor. Ve bu süreç kendi başına çok doyurucu ve tamamlayıcı.”

Prof. Dr. Zafer Yenal için ise “öğrenmek, yaşamayı, hayatta kalmayı çağrıştırıyor. Öğrenme arzusunun bittiği, geride kaldığı bir yaşam, çok eksik bir yaşam olurdu diye düşünüyorum. O yüzden de sürekli hem daha iyi bildiğim alanlarla ilgili gelişmeleri hem de tam bilmediğim ama bugünün dünyasını anlamak açısından önemli olduğunu düşündüğüm konuları merak ediyorum. Bunlarla ilgili haber olur, kitap olur makale olur, belgesel olur, podcast olur, güvendiğim kanallarda rastladığımda hep değerlendirmeye çalışıyorum.

Ayrıca öğrenmeyi ve bilgiyi toplumsallaştırmayı çok önemli buluyorum. Bugün pek çok insan pek çok şey öğrenmek istiyor. Bu amaçla kurslara yazılıyor, dersler alıyor, internetten akademik platformlara kaydoluyor, vs vs. Bu süreç ve bu süreçte erişilen bilgi, sadece kişisel gelişimi, bireysel ilerlemeyi amaçlayan bir pratik olursa, salt bireyi merkeze alan bir bakış açısı geliştirmeye katkıda bulunursa toplumsal faydası çok sınırlı olur. Yaşadığımız dönem tam da bunun tersine çok ihtiyacımız olduğu bir dönem. Yani öğrendiklerimizi sadece bireysel fayda açısından değil, çoğulluğa, müştereklere, kamusala faydası açısından da değerlendirmeliyiz.”

Bilirkişilere erişimin kolaylaşması ile daha da daha da öğrenmek… Yan yana olamadığımız şu günlerde bize en iyi gelen şeylerden biri oluyor.

Kolaj: Hüma Sabırlı
LİAN PENSO BENBASAT

YEMEĞİN BİR TABAKTAN ÇOK DAHA ÖTESİNİ DÜŞÜNEN BİRİ, TABİİ GÜLÜMSEYEREK! HER LOKMADA KEYİF ALMASINI SEVEN, LOKAL LEZZETLERİN, ESNAF LOKANTALARININ PEŞİNDE, GELENEKSEL MUTFAK KÜLTÜRLERİNE MERAKLI, BÜYÜK AİLE SOFRALARIN BAŞ YİYİCİSİ OLMAKTAN GURURLU. KÖKLERE DÖNÜŞ PROJESİYLE BÜYÜKANNELERDEN ZAMANSIZ TARİF İPUÇLARI ÖĞRENİYOR. BİR DE YAŞAMAK İÇİN YİYENLERDEN DEĞİL, YEMEK İÇİN YAŞAYANLARDAN.