#MEALPLAN: BİTKİSEL, BÜTÜNSEL BESLENMEYE GEÇİŞ

Geçtiğimiz aylarda yapılan Food Tank Zirvesi’nde Cornell Üniversitesi Yemek ve Marka Laboratuarı başkanı Brian Wansink’in açıkladığı veriler sayesinde son dönemde vejetaryen olmayı seçen 14-20 yaş arası gençlerin sayısında ciddi bir artış olduğunu öğrendik. Bu gençlerin neden vejetaryen olmayı seçtiği konusunu araştırma konusu yapan üniversite bir anket yayınlamış; ve çıkan sonuçlara göre bir numaralı sebep cool’luk faktörü olmuş. Gençler, örnek aldıkları fikir önderleri vejetaryen olmayı seçtiği için bu kararı aldıklarını belirtmişler.

Bu sonucu beslenmemizde ne sağlığın, ne de fit olma arzusunun sosyal medya kadar güçlü olmadığının bir işareti olarak da görebiliriz. ‘Neden birden sebze odaklı beslenme cool oldu’ sorusunun yanıtı daha birçok şekilde verilebilir elbette;  fakat gerçek olan şu ki; nedeni ne olursa olsun, vegan, vejetaryen, pesketeryan, fleksiteryan ya da ismi size özel beslenme şekliniz ne kadar çok topraktan gelen, gerçek gıda içeriyorsa; sağlığınız için o kadar iyi.

Fotoğraflar: İbrahim Karadeniz

Cornell Üniversitesi’nin ‘Whole Food Plant Based Diet’ (Bitkisel, Bütünsel Beslenme) sertifikasını aldığım dönemde, bu tarz bir beslenme şeklinin geçmişte birçok hastalığımı yenmemde nasıl fayda sağlamış olduğunu daha iyi kavradım. Genel olarak ilaçlanmamış, topraktan gelen doğal gıdalar içeren; ve  rafine şeker, GDO eklenmiş buğday türleri, hazır gıdalar ile mevsiminde olmayan sebze ve meyveleri eve sokmayan bu beslenme şeklinin öncelikle hücreleri beslediği, kalp hastalıklarından Alzheimer’a kadar birçok hastalığı da önlediğini kanıtlayan onlarca araştırma var. Her yediğimiz yemeğin ilk on beş dakika içerisinde hücrelerimizi beslediği gerçeğini görmek, doğa ile insanın arasındaki o muhteşem ilişkiyi anlamamıza ve yaşam biçimimizi değiştirmemize yol açıyor.

Hayvansal gıda tüketen, ya da tüketmeyen fark etmez, ‘sağlıklı beslenmek istiyorum’ diyen herkesin hayatına sokması gereken tüm genel kuralları içeren bu beslenme düzeni içerisinde son zamanlarda trend haline de gelen bir hazırlık programı var. Özellikle çalışan kişilerin imdadına yetişecek bu programa kısaca  ‘meal planning’ (öğün planlama) deniyor. Nitekim konserve içerisinde aldığımız bir nohut ile yemek yapmak belki sadece 30 dakikamızı alırken, doğal yolla üretilmiş bir nohutu alıp da onunla yemek yapmak neredeyse iki günlük ön hazırlık gerektiriyor. Hazır bir sos almak da oldukça kolay iken, evde taze otlar ve baharatlardan bir sos yapmak zaman istiyor. Kabul etmek gerekir ki  her öğünü sıfırdan hazırlamak fikren güzel gelse de, aslında birçoğumuzun böyle bir vakti yok.

Belki de  bu sebepten Instagram’da #mealplan (öğün planı) hashtag’ı altında bir milyondan fazla fotoğraf paylaşılmış olduğunu görüyoruz.

Peki, öğün planlama genel hatlarıyla neler içeriyor?

Öncelikle halihazırda bolca buzdolabı poşeti, cam kavanoz, ve payreks gerektiriyor.

 

 

Nohut, mercimek, Beluga mercimeği, kuru fasulye gibi bakliyatları aldığımız gün suyun içerisine koyuyoruz. Diyelim ki kendilerini Cumartesi günü suya koyduk; Pazar günü suyunu süzüp haşlıyoruz. Haşlayıp soğuttuğumuz bakliyatları kurutup, buzdolabı poşetlerine öğünlük porsiyonlar şeklinde hazırlayıp kaldırıyoruz.

Kinoa, karabuğday, kabuklu pirinç gibi gıda ürünlerini de aldıktan sonra temizleyip, haşlıyoruz. Aynı şekilde buzdolabı poşetlerine bir öğünlük porsiyonlarda kaldırıyoruz.

Patates, brokoli, karnabahar, balkabağı gibi sebzeleri dilimleyip fırına atıyoruz, 20 dakika 180 derecede bir fırında pişirdikten sonra soğutup, kavanozlarımızın içerisine koyup kaldırıyoruz.

Pesto, tahinli sos, baharatlı zeytinyağları hazırlayıp sos kavanozlarına koyuyoruz.

Pancar aldıysak da aldığımız tüm pancarları birlikte haşlayıp, soyup, kaldırıyoruz. Böylece her pancar yemek istediğimizde parmaklarımız kıpkırmızı olmuyor.

Aldığımız yeşillikleri yıkayıp, kurutup, kaldırıyoruz.

Rengarenk humuslar hazırlayıp payrekslerin içerisine koyuyoruz. Humus, dört gün boyunca buzdolabında taze kalıyor.

Yulaf ezmesini yoğurt veya bitkisel süt, fındık ürünleri, kakao, tarçın gibi baharatlar ile birleştirip dolaba koyuyoruz. Üç gün tazeliğini koruyor.

Granola’mızı şeker eklemeden, kendi zevkimize göre hazırlayıp, mutfak tezgahımızda konumlandırıyoruz.

Bu şekilde hafta içi her sabah vitamin deposu kahvaltımız, işe rahatlıkla götürebileceğimiz sebzelerimiz, Buddha kaselerimiz, akşam eve geldiğimizde de rahatlıkla birleştirebileceğimiz salatalarımız ve güveçlerimiz için ön hazırlığımız tamamlanmış oluyor.

Fotoğraflar: İbrahim Karadeniz
TUĞÇE ERGÜN

Girişimci, OCHI markasının kurucusu, EIT Food Türkiye Topluluğu Lideri. Gıdanın ve doğanın insana sunduklarına aşık, beslenme sağlık arasındaki ilişki konusunda araştırma yapmayı, öğrendiklerini anlatmayı, bu konuda bilgi ve ürünler paylaşmaya devam etmeyi hayal ediyor.