Gıda Vatandaşlığı nedir, nasıl olunur? Çevremizdeki alternatif gıda ağları nelerdir, nasıl dahil olunur?
Son günlerde bağışıklık sistemimizi güçlendirmek adına doktorlar, diyetisyenler, komşu teyzeler her gün bir başka sebze meyvenin şifasından bahsederken, önümüze devamlı bir mucizevi karışım reçetesi konar oldu. Önümüze bu bilgileri koyanlara bir de şu sorular sorulmalı: ‘Acaba biz ne yiyoruz?’ ve ‘Yediklerimizden şifa bekleyebilir miyiz?’
Araştırmalar gösteriyor ki; özellikle bebek sahibi olma ve salgın/kronik hastalıklara yakalanma, beslenme düzenini değiştiren, yediklerimizi düşünmeye iten ilk nedenler arasında. Bebek sahibi olan ebeveynler, özelikle de ek gıdaya geçiş döneminde, doğal çiftlikler araştırmaya, organik gıdaya ulaşmaya çalışıyorlar. Kısa süreli de olsa, beslenme alışkanlıkları değişmeye, dönüşmeye başlıyor. Hatta evde yapılabilmesi mümkün olan yoğurt, ekmek, kefir gibi gıdalar yine bu dönemde deneniyor. Kimi bu dönem sonrasında kalıcı dahi olabiliyor. Ciddi sonuçlara yol açabilecek hastalıklara yakalanıldığı ya da yakalanma ihtimali olduğu zamanlarda da benzer durumlar yaşanıyor. Doğal karışımlar, mucizevi bitkiler, köyden, çiftlikten ürünler çare olarak görülüyor.
Peki bireyin ebeveyn -özellikle anne olduktan sonra- ya da hasta olmadan iyi beslenmek aklına neden gelmiyor? Bir yerlerde var olan gıda şüphesi neden bu durumlarda neden ayyuka çıkıyor?
Gıda, doymaktan öte besin olarak görüldüğü anlarda tekrardan baş rolü alıyor. Hangi sebze ve meyvenin vücudumuzda hangi ihtiyaçları giderdiği, ne tür baharatların ne tür hastalıkları tedavi etme özelliği olduğu öğrenilmeye başlanıyor. Mevcut tarım sistemi içerisinde yoğun kimyasallarla üretilen gıdaların besleyici rolü ise koca bir soru işareti.
2018 yılı verilerine göre Türkiye’deki yıllık pestisit kullanım miktarı 59 bin ton (Aysu, 2015). Yoğun kimyasallarla üretilen gıdalardaki pestisitler, vücudumuz tarafından üretilen doğal hormonların çalışma biçimlerini taklit ederek hormonal sistemi bozuyor (Şık, 2019). Misal, armut tarladan sofraya gelene kadar 18,3; elma 11,3; şeftali ise 10 kez ilaçlanıyor (Akgüneş, 2019). Bu bilgilere bakarak tükettiğimiz gıdalardan şifa beklemekten ziyade ileriki yaşlarda karşımıza çıkabilecek hastalıkların temelini atmalarını beklememiz daha doğru olacaktır.
Daha geniş çapla baktığımızda, mevcut endüstriyel tarımın, ekolojik tahribatta da önemli bir payı var. Bugün dünyaya yayılan sera gazının %44-57’si monokültür üretim ile kimyasal girdilerin yoğun olarak kullanıldığı endüstriyel tarım tarafından salınıyor. Gıdalardaki kalıntıları dışında pestisitler, toprakta ve sularda yıllarca etkisini yitirmeden kalabiliyor. Doğal hayattaki canlı yaşamını da etkileyen pestisitler, her yıl binlerce türün kitlesel yok oluşuna sebep oluyor (Şık, 2019). Yediğimiz gıdaların üçte ikisinin yok olan türlerin tozlaştırması sonucu oluştuklarını düşündüğümüzde, türlerin yok oluşunun etkisini biraz daha net anlayabiliriz. (Şık, 2020)
Alternatif Gıda Ağları
Artık eski sebze meyveyi bulamamak, yediklerimizin hiç de iyi olmayan bir şekilde değişimi toplumun her kesimi tarafından kabul edilen bir gerçek. Burada iki seçenek karşımıza çıkıyor. Bu değişimin farkında olup dönüşen tarım sistemine söylenerek mevcut gıda tüketim alışkanlıklarımıza devam etmek ya da ekolojik olarak sürdürülebilir üretim yapan küçük üreticinin ürünlerinin satıldığı alternatif gıda ağlarına ulaşmaya çalışmak.
Çoğunlukla sivil toplum tabanlı tüketici hareketleri olan Gıda Toplulukları, Topluluk Destekli Tarım modelleri, Tüketici Kooperatifleri, bu dönemde alternatif gıda ağları olarak adlandırılıyor. Bu alternatifler gıda üretiminde tekel olmuş şirketlerin yerine yerel çiftçiliği koyarken, mevcut tedarik ağlarının da alternatifini kullanıyor. Süpermarketler yerine kargo grupları, topluluk destekli tarım grupları ve yerel pazarları koyarken, ekosistemi, üretici emeğini ve sağlığı ön plana koyuyorlar. Vatandaşların aktif rol oynadığı bu ağlarda, gıda sistemini yeniden şekillendirilirken, gıdanın ekonomik değeri dışında, sosyal, kültürel ve çevresel boyutları da yeniden değerlendirilmeye başlanıyor (Renting, Schermer, & Rossi, 2012).
Toplumların farklı ihtiyaçlarından çeşitlenen alternatif gıda ağlarının ortak özellikleri; ekolojik üretim yöntemlerinin kullanıldığı ürün ve üreticilere ulaşmak, yerel ve mevsimsel ürünleri tercih etmek, karbon ayak izini göz önünde bulundurarak mesafeleri dikkate almak, üreticilerin adil ücret almasını sağlamak ve tüm gelir seviyesindeki vatandaşlar için kaliteli gıdaya erişimi mümkün kılmaktır (Renting, Schermer, & Rossi, Building Food Democracy: Exploring Civic Food Networks and Newly Emerging Forms of Food Citizenship, 2012).
Alternatif gıda ağları; gıda üretim, dağıtım ve tüketim uygulamalarına daha geniş kapsamlı dahil olmayı amaçlarken, değişen tarım ve gıda sistemi içerisinde sivil toplum rolünü “gıda vatandaşlığı” kavramıyla bizlere sunar.
Gıda Vatandaşlığına Doğru
Wilkins bu kavramı “sosyal ve ekonomik açıdan adil ve çevresel olarak sürdürülebilir bir gıda sisteminin geliştirilmesini destekleyen, tehditten ziyade gıda ile ilgili davranışlara (dar ve geniş olarak tanımlanmış) katılma uygulaması.” olarak tanımlıyor (Wilkins, 2005).
Gıda ile olan ilişkisini alışverişin ötesine taşıyan gıda vatandaşları, gıdanın üretim, dağıtım ve tedarik boyutuna alternatif gıda ağları aracılığıyla daha fazla dahil olma şansını yakalarken, üretici ve tüketici arasında farklı sosyo-ekonomik ilişkileri yeniden kurarak, başta kendilerinin olmak üzere, gıdaya olan kaybolan güvenin geri kazanılmasına da yardım etmiş olurlar (Sağlam, 2020)
Yediklerinizin kimler tarafından ne şekilde üretildiğini önemsiyorsanız, seçimlerinizi doğa dostu üretim yöntemleriyle üretilmiş gıdalardan seçmeye çalışıyorsanız, gıda vatandaşı olmaya başlıyorsunuz demektir. Yaptığınız seçimler sizlere her zaman başka bir kapı açacaktır. Gıda alışveriş alışkanlığınızı bugün tek bir ürün üzerinden değiştirmeye başlamak, bunu zamanla tüm mutfağınıza yayacaktır. Mevcut marketler dışında başka gıda temin yolları arayışına girmek de sizleri, sizin gibi düşünen, aynı hassasiyetleri paylaştığınız ve gıda tedarik süreçlerinin tümünü kolektif olarak yürütüldüğü gıda topluluklarıyla, tüketim kooperatifleriyle tanıştıracaktır. Sürece dahil olma ve üretici ile ilişki kurma, üreticiyi tanıma, gıdaya olan güveni sertifika güveninden karşılıklı güvene boyutuna taşır. Üretim süreçlerinin tüm zorluklarını bilme, üretime harcanan emeğin farkında olma üreticilerin adil ücret almasını sağlamakla birlikte ürün fiyatlarındaki değişimi de kabul edilebilir kılar.
Hep birlikte zor zamanlardan geçerken ne yediğimize her zamankinden daha önem vermeye başladık. Hepimiz bu dönemi atlattığımızda yapmak istediğimiz ama yapamadığımız, değiştirmek istediğimiz ama değiştiremediğimiz alışkanlıklarımızı değiştirme listeleri oluşturur olduk. Bir değişiklik de yediklerimiz üzerinden olsun. Bir yerden başlayalım. Soframıza en çok koyduğumuz ürünü yapabiliyorsak evde yapmaya deneyelim. Mesela yoğurt yapmaktan başlayabiliriz. Yapamıyorsak en doğru kaynağına ulaşmayı hedefleyelim. Semt pazarlarında, o sokağın sonundaki küçük köylü tezgâhını arayalım, bize en yakın gıda topluluğuna ulaşalım. Sohbet edelim, tanış olalım, sürece dahil olalım. Gıdaya olan kaybettiğimiz güveni birlikte geri kazanalım. Gıda vatandaşlığına hızla adım atmak isteyenlere bir ufak katkı da biz yapmış olalım:
Çevrenizdeki gıda topluklarına/kooperatiflere ulaşmak için aşağıdaki linkten yararlanabilirsiniz. http://gidatopluluklari.org/?page_id=103
Ayrıca eko harita sitesinde harita üzerinde alternatif ağları görebileceğiniz bir de sizin de bildiklerinizi ekleyebileceğiniz dayanışma haritası mevcut. https://www.ekoharita.org/ekoloji-haritasi/
Buğday Derneği’nin kurduğu %100 ekolojik pazarlar listesine ise aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. http://ekolojikpazarlar.org/
Yeni dükkanına kavuşan Beşiktaş Kooperatifi, Kadıköy Kooperatifi, Boğaziçi Mensupları Tüketim Kooperatifi BÜKOOP, Yeryüzü Kooperatifi, Yerdeniz Kooperatifi, Göztepe Kooperatifi gibi küçük üreticinin aracısız ürünlerine ulaşabileceğiniz kooperatiflere Instagram, Facebook gibi sosyal medya hesaplarından ulaşabilirsiniz.
Kaynakça:
A White Paper of the Future of American Agriculture Symposium of Cornell University. (2003). The Future of American Agriculture and the Land Grant University: Toward a Sustainable, Healtful, and Entrepreneurial Food System. Polson Institute for Global Development and College of Agriculture and Life Sciences.
Akgüneş, G. (2019, 02 10). Pestisit Çılgınlığı. www.milliyet.com.tr: https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/gurkan-akgunes/pestisit-cilginligi-2824749 adresinden alındı
Aysu, A. (2015). Gıda Krizi Tarım, Ekoloji ve Egemenlik. İstanbul: Metis Yayınları.
Renting, H., Schermer, M., & Rossi, A. (2012). Building Food Democracy: Exploring Civic Food Networks and Newly Emerging Forms of Food Citizenship. International Journal of Sociology of Agriculture and Food, 289-307.
Sağlam, B. (2020). Kentlileşme ile Birlikte Doğru Gıdaya Ulaşım Noktaları Olarak Alternatif Gıda Ağları/Sistemleri. yayımlanmamış yüksek lisans tezi. İstanbul Okan Üniversitesi.
Şık, B. (2019). Soframızdaki Tehlike Pestisit. Greenpeace Türkiye.
TÜİK. (2019). İşgücü istatistikleri.
Wilkins, J. L. (2005). Eating Right Here: Moving From Consumer to Food Citizen. Agriculture and Human Values , 269-273.
Fotoğraflar. iStock