‘’
Gasterea onuncu ilham perisidir: Lezzetle ilgili bütün zevklere o başkanlık eder.
İçinde hayat olmadan dünya bir hiçse, hayatın varlığı da ne yendiğine bağlıysa, aslında Gasterea’nın dünyayı yönettiği de iddia edilebilir.
Onun en mutlu olduğu yerler üzümlerin yetiştiği, portakal ağaçlarının kokularını yaydığı, yaban hayvanlarının, yaban meyvelerin ve trüflerin büyüyüp serpildiği yerlerdir.
Yüzünü göstermeye tenezzül ettiğinde genç bir kız olarak görünür. Beline rengarenk kurdeleler dolar, saçları siyah, gözleri gök mavisidir. Zerafet içinde hareket eder; Venüs kadar güzeldir, hatta güzelliğin en saf hali odur.
Fanilere yüzünü ender olarak gösterdiğinden, onun görünmezliğine karşı insanlar kendilerini Gasterea’nın heykeli ile avuturlar. Şimdiye dek sadece tek bir seçilmiş heykeltraş onun güzelliğini seyredebilmiştir. Heykeltraşın elinden çıkan başyapıt ise o kadar büyülüdür ki, heykeli gören her erkek onun çehresinde hayatta en çok sevdiği kadını görür.
Adına sunaklar inşa edilen şehirler içinde en çok, saraylarının arasından Seine nehrinin aktığı, dünyanın başkenti bu şehri sever.
Adını Mars’tan alan meşhur tepede, dev beyaz bir kaidenin üzerinde yükselen tapınağına dört bir yönden yüzer basamak ile çıkılır.
Bu kutsal yerin altında ise gizli kilerler ve sanatın doğayı sorgulayıp kendini ona teslim ettiği mutfaklar yatar.
Burada becerikli eller havayı, suyu, demiri ve ateşi ayrıştırır, birleştirir, ufalar ve karıştırır, sonunda da bilgisizlerin akıllarının alamayacağı ürünler yaratırlar.
Belirli zamanlarda da, burada, adını bile bilmediğimiz bu ellerin yarattığı muhteşem tarifler çıkar. Bu eller isimlerinin bilinmemesini tercih ederler, çünkü onlar için gerçek mutluluk kendi içlerinde ve bilginin sınırlarını zorlayarak insanlığa yeni zevkler katmanın bilincidir.
’’
Orijinal Metin: Jean Anthelme Brillat- Savarin, The Physiology of Taste, Meditation 30, Bouquet, Gastronomical Mythology