TERS KÖŞE BALAT

Balat’ın kendilerine has gastro spotları Smelt&Co ile Gibi’ye yakından bakış. 

Balat başkadır. Mahalleye adımınızı attığınız ilk andan sonuna kadar bir deneyim vadeder. Balat kendi düzenini kurmuş bir kaostur. Rengarenk binaların arasında farklı dillerin konuşulduğu İstanbul’un en kozmopolit noktalarından biri. Öylesine bakarsan belki görmezsin ama gördükten sonra seni kucaklar, kendini rahat hissettirir bu mahalle. Adım başı gerçekleşen açık artırmaları, neon renklerdeki abartılı mekanları, her köşede bulunan Çukur amblemlerini arkana alırsan önünde farklı kültürlerin buluştuğu bir kocaman bir tarih göreceksin. Ve eminim Balat’tan ayrılırken güleceksin.

Balat’ın bir ensafı olarak bu nev-i şahsına münhasır mahalleye yaklaşık yedi senedir düzenli olarak gidiyorum. Çok kültürlü yapısı, günümüzde bölgeye yerleşmiş Suriye göçmenlerinin yanı sıra ekspatların da tercih ettiği bir muhit. Bunun yanı sıra turistlerin de oldukça ilgi gösterdiği bir bölge. Bunun en önemli sebeplerinden biri İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi, ihtişamlı Fener Rum Erkek Lisesi’ne yakınlığı. Gayrimüslim kesimin uzun seneler yaşadığı bu bölgenin sokaklarında gizlenmiş kiliseler, sinagoglar; boyanmış cumbalarında bulunan dini semboller de mevcut.

 

Tarihi Agora Meyhanesi, Fethi İşkembe, Balat Sahil Restoran, Barba Vasilis senelerdir yerli yabancı ziyaretçiler tarafından keyifle ziyaret edilirken, Balat’ın sokaklarında bulunan tarihi Has simit fırını, Tarihi Taş Fırın Evin Unlu Mamulleri, Çıfıt Çarşı girişinde bulunan Balat turşucusu size nostaljiyi tattıran cinsten. Bunları renkli Balat sokaklarında kaybolurken keşfetmeniz kolay. Bir de daha gizli saklı noktaları var Balat’ın. Ünleri mahallenin ötesine taşınmış olsalar da, kaostan uzak, sakin bir yemek deneyimi vadediyorlar. İşte bu iki gastro spotu mercek altına aldık: Smelt & Co ile Balat Gibi.

SMELT & CO.

Balat’ın tarihi dokusuyla iç içe geçmiş, 1862’den kalma bir binanın en alt katı. Balat Kiremit Caddesi’nde bulunuyor. Sokakta top oynayan çocukların arasından geçerken sizi şaşırtacak bir yer burası. İçeride yalnızca dört masası olan bir şef restoranı Smelt & Co. Ortakları Sinan Bakkaloğlu ve Samet Güneş her misafirle ayrı ayrı ilgileniyorler. Sakin dekorasyonu loş ışıkla buluşan ambiyansı deneysel ve dinamik tabaklarla birleşiyor. Tıpkı Balat’ın kozmopolit ruhu gibi.

Smelt & Co., logosundan da anlaşıldığı üzere, nesli tükenmekte olan gümüş balığının uğurundan ve müzikten ilham alıyor. Burada mevsimine göre, aynı zamanda da haftalık malzemeye göre de değişiklik gösteren tabaklar misafirleri karşılıyor. Tabii yemekler olduğu kadar alkol içermeyen kombucha kokteylleri de ön planda.

Önümüzdeki günlerde girecek kış menüsünde farklı balık seçenekleri turşulanmış sebzeler, mevsimin getirdikleriyle Samet ve Sinan’ın hayal gücüyle buluşuyor. Kombucha kokteyllerinde tatlılıktan ziyade ekşi mayhoş notalar içeren, iştah kabartan Moulin Rouge menünün yıldızı niteliğinde olmaya hazırlanıyor.

Smelt & Co.’da mevsime, aynı zamanda haftalık malzemeye göre değişiklik gösteren tabaklar misafirleri karşılıyor. Bir de tabii fevkalade fotojenik kombucha kokteylleri. 

GİBİ

Kurucusu Zeynep Hatipoğlu’ya sorduk: neden Gibi? “Balatta yaşamaya başladığım ilk evimin salon katı sokak seviyesindeydi ve camdı. Okumaya gittiğim Amsterdam’dan döneli çok olmamıştı ve haliyle perde konseptine hala daha uzaktım. Yoldan geçenler merakla içeri bakıp, burası cafe gibi, ofis gibi, ev gibi, burası neresi diye sormaya ve konuşmaya başlayınca kendimi insanlara kahve ve çay ikram ederken buldum. Gibi böyle doğdu. Gibi; çünkü burası ev gibi, restoran gibi, kimine göre kafe gibi. Burayı açmadan evvel de en çok duyduğum kelime “gibi” oldu. Bu sebeple buranın adı Gibi.”

Gibi, cumbalı tipik bir Balat binasının içinde bulunuyor. Önünden geçerken buranın restoran olduğunu pek de anlamayacağınız türden bir yer. Çünkü burası aynı zamanda Zeynep’in evi ve yalnızca rezervasyon ile çalışan 10 kişilik private dining restoranı. Restoranı diyoruz ama restoranı gibi demek daha doğru olur. Üç katlı binanın ilk katında yaşayan Zeynep’in mutfağı aynı zamanda en üst katta bulanan Gibi’nin de mutfağı. Anlayacağınız burası kendinizi evde hissedeceğiniz, ancak yediklerinizle evinizden oldukça uzakta hatta -durun durun söyleyelim- Tayland’da hissedeceğiniz bir yer.  Zeynep’in annesi Taylandlı; dolayısıyla o kendi annesinin pişirdiklerinden, evinde pişen yemeklerden ilham alıyor; bu lezzetleri menüsüne taşıyor. Tay yemekleri ile büyüyen biri olarak Gibi’nin tabaklarında da tatlı, ekşi, acı, tuzlu, buruk tat duyularından en az ikisini aynı anda deneyimliyorsunuz.

Acılı tamarind soslu yengeç ve Zeynep’in annesinin yeşil nahm jim soslu karidesi menünün yıldızı. Tabii konsept private dinner olduğundan tek bir menüden ziyade gruplara özel menüler oluşturuluyor.

Gibi; çünkü burası ev gibi, restoran gibi, kimine göre kafe gibi.
Editör’ün Notu:

Makalede ismi geçen bu güzel mekanlar da -İstanbul’un diğer tüm restoranları gibi- Covid-19 önlemlerine tâbiler. Smelt&Co. ile Gibi’yi gönül rahatlığıyla, keyifle yerlerinde deneyimleyebileceğiniz zamana kadar lezzetlerine pandemi döneminde nasıl ulaşabileceğinizi kendilerinden öğrenebilir, sevdiğiniz mekanlara destek olabilirsiniz.

Fotoğraflar: Nil Erdoğan 
LİAN PENSO BENBASAT

YEMEĞİN BİR TABAKTAN ÇOK DAHA ÖTESİNİ DÜŞÜNEN BİRİ, TABİİ GÜLÜMSEYEREK! HER LOKMADA KEYİF ALMASINI SEVEN, LOKAL LEZZETLERİN, ESNAF LOKANTALARININ PEŞİNDE, GELENEKSEL MUTFAK KÜLTÜRLERİNE MERAKLI, BÜYÜK AİLE SOFRALARIN BAŞ YİYİCİSİ OLMAKTAN GURURLU. KÖKLERE DÖNÜŞ PROJESİYLE BÜYÜKANNELERDEN ZAMANSIZ TARİF İPUÇLARI ÖĞRENİYOR. BİR DE YAŞAMAK İÇİN YİYENLERDEN DEĞİL, YEMEK İÇİN YAŞAYANLARDAN.