“Erkek egemen ve et yiyici
dünya.”
Carol J. Adams
Şule Baş, Etin Cinsiyeti sorgulamalarındaki son yazısında et ve diğerleri karşılaştırmasında ‘diğer gıdaların’ beslenme hayatımızdaki rollerini irdeliyor. Bunu yaparken etin nasıl erkeklik gösterisiyle ilişkilendirildiğini anlatıyor.
John Berger’in Görme Biçimleri (2017) kitabını duyanlarınız vardır. Berger’in görüşlerinden yola çıkarsak bireysel ve toplumsal olarak “eti görme biçimlerimizin” de farklı ve benzer noktaları olduğu aşikâr. Birçok insan, toplumsal cinsiyetin kadın ve erkek cinsi arasındaki farklılıklar ile ilgili olduğunu düşünür. Oysaki tahakkümle ilgilidir. Bir başka deyişle; erkek cinsinin kadın cinsi üzerinde iktidar ve hegemonya kurma çabası ile ilgilidir. İşte bu iktidar da kadınları ve hayvanları; özellikle de tüketilen hayvanları görme biçimlerimizle yakından ilişkilidir (Gen, 2005). Bu görme biçimlerimizin yüzlerce yıllık bilgi birikiminden nasıl etkilendiğini sorgulayacağız. Bin yıllardır oluşturulan, gizlenen, çarpıtılarak açığa çıkarılan, hiç açığa çıkarılmayan, hem kişisel hem kolektif bilinçaltımıza tarihsel süreçte yerleştirilen eril birikimin tahakküm oluşturmada sorgulama konumuz olan etle kesişen yollarını inceleyeceğiz.
Elizabeth Fisher (1979), “çuval kuramı”nı ortaya atıyor ve bu kurama göre insanlık tarihindeki ilk kültürel gereçler tarihi eril yazacak şekilde değiştirilmiştir. Eril tarih öğretisi yüzyıllardır ilk kültürel gereçlerin avlanmayı sağlayan büyük ve sert cisimler olduğu söylüyordu. Ancak bu kurama göre ilk kültürel gereçler avlanmayı sağlayan büyük ve sert cisimler değil; yabani yulaf gibi tohumların toplanmasını ve taşınmasını sağlayan çuvallardır. Tarih, çuval yerine kahraman erilliğe yakışır şekilde ve erkek egemenliğini öven avlanmaya yarayan büyük, uzun ve sert cisimlerin ilk kültürel gereçler olduğunun altını çizmiş. Erkek egemenliğinin ve sömürüsünün damgası olmuştur (Burgan, 2015: 35). Artık yazılan tarih eril ve pseudo bir tarihtir.
Fisher’ın bu sorgulamasına destek olan başka çalışmalar ve araştırmacılar da var. İlk kültürel gereç erkekler tarafından kullanılan ve avlanmayı sağlayan mızraklardı görüşüne Sally Slocum (1975) da karşı çıkmaktadır. Slocum’a göre de ilk kültürel gereç kadınların yiyecekleri hazırlamak için kullandıkları el baltalarıdır. Le Guin’e göre (2011), tarihin böyle yazılmasının nedeni büyük, uzun ve sert bir gereç ile yazılacak bir tarihle kahramanlık, korku ve egemenliğin de yazılabilecek olmasıydı. Bu eril tarihe göre, erkekler avcı kadınlarsa toplayıcıdır. Erkekler egemendir ve cinsiyetçi iş bölümünü üretendir. Bu iş bölümü sayesinde de erkekler dışarıda avlanan, kadınlarsa zayıf bedenleri ile ekonomik hayatın çok da içerisinde olmadan ufak tefek bahçecilik, toplayıcılık yapacak olanlardır (Tiger, 1969: aktaran Mies, 2011: 130).
Kadınlar ve erkeklerin özel ve kamusal alan ile özdeşleşmeleri de farklıdır. Kadınları özel alan olan ev ile, erkekleri ise kamusal alan olan ev dışı ile ilişkilendiren bir ayrım yapılmıştır. Bu ayrımda avlanan erkekler, yeni araçlar geliştirmeye ve elde ettikleri et ile de insanlığın kültürel açıdan gelişmesine ve hatta protein sayesinde insan beyninin gelişmesine katkı yapan cins olmuştur. Kadın cinsi ise, tüm bunlardan ve etten mahrum, pasif ve kültürel açıdan da eve bağımlı bir evrim sürecine maruz kalmıştır (Dahlberg, 1981: 1).
Erkek kahramanlığına dayalı bu anlatının dışında bazı araştırmacılar da avcı toplayıcı toplumlarda temel besin kaynağının avcılık sayesinde elde edilen et değil, toplayıcılıkla elde edilen gıdalar olduğunu söylemektedir (Fisher, 1979; Dahlberg, 1981). Toplayıcıların çoğu kadındı ve yenilebilecek olan gıdaları belirleyen de dolayısıyla kadınlardı.
Avcı erkek anlatısında kadınların üretici değeri yokmuş gibi aktarılır. Cinsiyetçi iş bölümünde erkeğin sağladığı et ise temel gıda maddesi olarak aktarıldığından egemenlik ve gücün temsilinin erkekte olduğuna dair bir algı yaratılır. Kadınlar toplayıcılık yapar ve kadın emeği “et” dışındaki gıdaları sağlar. Yani aslında eril tarih anlatısına göre kadın, bir işe yaramayan “ot çöpler”i sağlamaktan sorumludur ve hem kadın hem de “ot çöpler” olarak adlandırılan et dışındaki gıdalar ikincilleştirilmekte ve değersizleştirilmektedir.
Adams’a göre (2015: 88) dünya erkek egemen ve et yiyicidir. Kadınlar ikincil bir tür haline getirilmiş ve avcı toplayıcı toplumun bu pseudo bilinci, insanların zihnine yerleştirilmiş; tıpkı kadın gibi sebzeler de ikincilleştirilmiş et ve geri kalan ayrımı yapılmıştır. Tahmin ettiğiniz gibi ikincil gıdalar tek başlarına bir anlam ifade etmezler. Onlar sadece proteinin, yani etin yardımcısı olarak görülürler. Tıpkı toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına uygun görüş olan kadınların tek başlarına birçok şeyi yapamayacakları görüşü gibi.
Özetle bu mite göre, erkekler hayati değer taşıyan ve temel gıda olarak görülen eti sağlarken kadınlar da sebze meyve gibi bir işe yaramayan gıdaları sağlamakla oyalanmaktadır. Eti beslenme türünün merkezine yerleştirmek, erkek egemenliğini inşa etmenin tarihsel açıdan en güçlü noktalarından biridir. Etin merkezde olduğu bugünkü beslenme biçiminde de bu egemenliği görmek mümkündür. Bu egemenlik de hem kadının hem de bir canlı olan hayvanın sömürülmesini meşrulaştırır. Tabii bu eril anlatıda kadın ve hayvanlar “doğanın yapısı” gereği gibi bahanelerle sömürüye açılmakta ve insanlık tarihini kurtarmak için mücadele eden eril hizmete sunulmaktadır.
19. yüzyıldan beri kabul edilen ve egemen olan toplumsal evrim yasasına göre sosyal bilimlerde ve fen bilimlerinde insan toplulukları basit olandan karmaşığa doğru tek hatlı bir şekilde evrilmiştir. Basit toplayıcılıktan, avcı-toplayıcılığa, uzman avcılığa, tarım toplumlarına ve sonrasında da modern topluma doğru evrim gerçekleşmiş. Et yemek ve erkek egemenliğini meşrulaştırmak ve doğallaştırmak, avcı ve toplayıcı toplumların referans alındığı bir düzene ait. Fakat görüldüğü gibi avcı ve toplayıcılığın referans alınması evrimdeki zamansal ve mekânsal çeşitlilikleri görmezden gelmekle eş anlamlı. Avcı toplayıcı kültürde “et” bulunmamaktadır; etin yerine bir geyik, aslan ya da diğer başka hayvanlar vardır. Bu hayvanlar öldürülmektedir. Ancak doğallaştırıcı anlatıya göre ise, avcı toplayıcı toplumda avlanan bir hayvan yerine, “doğal olarak” ve meşru şekilde insanların beslenmesi için sunulabilecek bir “et” bulunmaktadır (Burgan, 2015: 39).
Özetlendiği gibi et ve ataerkil hegemonik sistem arasında oldukça güçlü, kurgulanmış ve inşa edilmiş bir ilişki var. Adams’ın (2015: 13) şu sözleri de bu ilişkiyi özetler nitelikte: “Et yemenin erkek egemenlikle ilişkili olduğunu, kadınlar ile insan olmayan hayvanların benzer ve birbirine bağlı şekillerde konumlandırıldığını iddia ediyorum.” Sadece kadınlara değil, hegemonyanın dışındaki insanlara ve hayvanlara yönelik bir kötü muameleden söz ediliyor. Beauvoir’in tabiri ile “etçil kibir” (akt. Adams, 2015: 133) eril tarih kurgusunda eti ısıtıp ısıtıp insanlık tarihinin önüne koymuş gibi gözüküyor.
Kaynakça:
Adams, C. J. (2015). Etin Cinsel Politikası. (Çev.) G. Tezcan & M. E. Boyacıoğlu. 2. basım. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Berger, J. (2017). Görme Biçimleri. İstanbul: Metis Yayınları.
Burgan, E. (2015). “İlk Kültürel Gereç Çuval İse: Erkeklik ve Et Yemenin Kesişimselliğinde Bilimsel Anlatıların Kuruluşu.” Fe Dergi 7 (2): 35-47. DOI: 10.1501/Fe0001_0000000141.
Dahlberg, F. (1981). Woman the Gatherer. New Haven: Yale University Press.
Fisher, E. (1979). Woman’s Creation: Sexual Evolution and the Shaping of Society. Norwell: Anchor Press.
Gen, E. (2005, Temmuz. Sayı 195). Patriyarka, Kadınlar ve Vejetaryenlik. (Carol J. Adams Çevirisi).
Le Guin, U. K. (2011). “Çuval Kuramı ve Kurgu.” Kadınlar Rüyalar Ejderhalar, İstanbul: Metis Yayınları.
Mies, M. (2011). Dünya Ölçeğinde Ataerki ve Birikim: Uluslararası İş Bölümünde Kadınlar. Ankara: Dipnot Yayınları.
Slocum, S. (1975). “Woman The Gatherer: Male Bias in Anthropology”. Rayna R. Reiter (ed.), Toward an Anthropology of Women. New York: Monthly Review Press.