CAM, PLASTİK VE ÇELİK

‘Yeni Normal’in Gıda Ambalajları Nasıl Olacak?

COVID-19 salgını ile birlikte gıda ambalajları yeniden mercek altında. Geçtiğimiz salgın döneminde kapılarını kapamak durumunda kalmış birçok restoran tarafından, önümüzdeki kısa vadede ayakta kalmak için birincil çözüm olarak görülen ‘paket servis’ ise gıda ambalajlarının yeniden düşünülmesi ve tasarlanması ihtiyacını çok net ortaya koyuyor.

Coronavirus, veya COVID-19, yıkıcı sonuçları ile bütün dünyayı etkisi altına aldı. Senaryosu yazılırken çekilmekte olan bir filmin oyuncuları gibiyiz hepimiz. Şaşkınlığımızı tam olarak üzerimizden atamamış olmakla birlikte COVID süresince ve sonrasındaki yeni dünya düzeni için hızla çözüm üretmeye başlamamız gerektiği gerçeği ile de karşı karşıyayız.

Tasarım dünyasında ilk çalışmaların virüsün yayılmasını önlemek amacıyla alınan tedbirleri destekleyici projelere odaklandığını görüyoruz. Ancak, Corona ile birlikte gelen hareket özgürlüğü ve sosyal etkileşim kısıtlamalarından en büyük darbeyi alan gıda sektörü için de kısa ve uzun dönem tasarım çözümleri tasarlamamız şart.

Corona salgını sonrası çelik sefer tasları geri mi gelecek?

Dünya Sağlık Örgütü’nün duyurularına göre1 virüsün gıdalar yoluyla bulaştığına dair henüz bir tespit yok. Ancak enfekte olmuş bir bireyin gıda malzemesinin üzerine hapşırması veya öksürmesi sonucu damlacıklar içerisindeki virüs bu yüzeylere ulaşabilir. Sonrasında ise temas yolu ile bireylere bulaşma riski olduğu malum. Türkiye’de Tarım ve Orman Bakanlığı’nın gıda işletmelerini ilgilendiren web sayfalarına2 baktığımızda da aynı bilgi ile karşılaşıyoruz.

Virüsün hangi yüzeylerde ne süre ile canlı kaldığını merak ettiğimizde ise kafamız iyice karışıyor. Amerika’da, The New England Journal of Medicine’da yayınlanan bir araştırmada3 plastik ve paslanmaz çelik yüzeylerde 72 saate, karton yüzeylerde ise 24 saate kadar canlı kalabildiği gözlemlenmiş. Ancak gerçek hayattaki ortam sıcaklığı ve nem koşulları araştırmaların yapıldığı laboratuvar ortamlarıyla örtüşmeyebilir ve ayrıca sağlıklı ölçümler yapabilmemiz de pek mümkün görünmüyor. Dolayısı ile her koşulda yıkanabilir/silinebilir ambalajlara yönelmekte fayda var.

Ülkemizdeki en önemli ambalaj yarışması olan “Ambalaj Ay Yıldızları”nı organize eden Ambalaj Sanayicileri Derneği’nin COVID ile ilgili bir paylaşımı var mı diye araştırdığımızda ise maalesef konuya dair hiç bir bilgiye rastlamıyoruz. Diğer yandan İsviçre bazlı Food Packaging Forum (Gıda Ambalaj Forumu), Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık önerilerine ek olarak, tüketicilere aşağıdaki üç uygulamayı öneriyor4:

  1. Eve giren bütün ambalajları derhal su ve sabun ile yıkamak,
  2. Ambalajları açıp içindeki malzemeyi temiz saklama kaplarına aktarıp ambalajları atmak,
  3. Eve giren malzemeyi üç gün boyunca bir kenarda karantinaya alıp hiç dokunmamak.

Ambalajlı ürünlere talebin aniden artışı son yıllarda uzaklaşmaya çalıştığımız plastikleri yeniden hayatımıza, tam da ortasına konduruverdi. Bunun ana nedeni ise kısa sürede, hızlıca ve çok miktarda ambalaj malzemesi ihtiyacı; yani ölçek. Diğer yandan, plastiğin hafif bir malzeme olması da diğer ambalaj malzemelerine göre lojistik avantaj sağlıyor. Son olarak maliyetinin çok düşük olması plastik ambalajın açık ara ile diğer malzemelere tercih edilmesinin en büyük sebebi. Peki tüm bu sebepler, son yıllarda daha sık konuştuğumuz, oldurmaya çalıştığımız sürdürülebilir çözümlerden vazgeçmek anlamına mı geliyor? Bence gelmemeli. Hem nihai tüketici hem de gıda sektöründeki işletmeler için sürdürülebilir çözümler bulmalı, tasarlamalıyız.

Evet, plastik ambalaj çok önemli; gıdamızı koruyor. Bu korumaya eskisinden daha çok ihtiyacımız var ve olmaya devam edecek. Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’nin önemli gıda ambalajı tasarımcılarından Orhan Irmak, katıldığı bir canlı yayında, tüketicinin tek kat plastik ambalajla da yetinmediğini, çift kat ambalaj talep ettiğinden bahsetti. İlk katı çıkartıp attıktan sonra gönül rahatlığı ile malzemeyi dolaba kaldırabilmek için. Tam da bu noktada şu konu çok önemli: tüketici attığı her plastik ambalajın sorumluluğunu taşımalı, geri dönüşüme gittiğinden emin olmalı. Tasarım ajansı sahibi ve akademisyen Tom Newmaster’ın makalesinde5 sorguladığı gibi, plastikler kendi kendilerine doğanın ortasına düşüvermiyorlar, onları oralara biz insanlar atıyoruz. Tüketici tarafında bu gerçeğin farkındalığı çok önemli. Önce tüketici alışkanlıklarını değiştirmemiz gerekiyor. Sonra alternatif plastikler üzerine rahat rahat çalışabiliriz. Kaldı ki kısaca biyoplastik olarak tanımladığımız alternatifler de, uygun koşullarla buluşamadıklarında, yeryüzünde çözünmeden uzun yıllar kalabiliyorlar.

Diğer önemli konu ise yeni dünya düzeninde tek kullanımlık değil de çok kullanımlık depozitolu plastik ambalajlar üzerine kafa yormamız gerektiği. Hemen “olmaz!” demeyin, böylesi ambalajlar zaten hayatımızda mevcut. Örneğin su damacanası. Başka ürünler için neden benzer sistemler olmasın? Bunları toplayıp ayrıştıran, sonra da tekrar dolum için üretim tesislerine götüren yeni bir iş alanı da çıkar hem! Türkiye’de uzun yıllardır gıda ambalajı konusunda çalışan tasarımcı Gamze Güven’in müşterilerine geri toplama sistem çözümleri önermeye başladığını bizzat kendisinden öğrendim. Elbette bu dönüşüm uzun ve zorlu bir süreç gerektiriyor. Ancak daha çok gıda ürününün, süt ve yoğurtta olduğu gibi, standart ambalaja girmesi ve etiketleri ile ayrışması kısa ve uzun vadede hızlı çözüm getirecektir.

Bu noktada, COVID 19 sebebiyle sıfır atık faaliyetlerinin de sekteye uğramış olduğunu hatırlamakta fayda var. Örneğin yeniden faaliyetlerine dönen üçüncü nesil kahvecilerin kendi bardağını getir uygulamasından bulaş riskinden ötürü vazgeçtiklerini görüyoruz. Ayrıca, yurtdışında ‘bulk store’ adı verilen, müşterinin kendi saklama kabı veya kavanozuyla gidip alışveriş yaptığı, sıfır ambalajlı ürün satışı yapan dükkanlar da uygulamalarında değişikliğe giderek poşet kullanımına geçmek zorunda kaldılar.

Diğer yandan, son 10 yıldır petrol bazlı plastiklere karşın dünyanın pek çok yerinde biyoplastikler ve kompozit malzemeler geliştiriliyor. Ancak bunların pek çoğu henüz araştırma–geliştirme sürecinde ve üretim teknolojileri şu anki gıda ambalajı ihtiyacını karşılayabilecek düzeyde değil. Uzun vadede bu çalışmaların desteklenerek hız kazanmaları sağlanmalı. Ek olarak yeni, üzerinde virüs barındırmayan ambalaj malzemelerinin de geliştirilmesi gerekiyor.

Pandemi sürecinde hızla artan ve katlanan e-ticaret furyası bir yana, yiyecek-içecek sektöründeki işletmelerin de evlere teslim yaparak yavaş yavaş tekrar faaliyete geçmeye başladıklarını görüyoruz. Hayatta kalma mücadelesi veren bu çoğu küçük işletme için ekonomik ve sürdürülebilir ambalaj çözümleri gerekiyor. İlk etapta benim önerim birer abonelik sistemi oluşturmaları, ürünleri olabildiğince cam kavanozlarda bir depozito sistemi ile müşterilerine ulaştırmaları olur. Karton ve kağıt her ne kadar sürdürülebilir gibi görünse de, bu noktada tercihlerin geri dönüşüm değil, geri kullanımdan yana yapılması gerekiyor. Bir diğer önerim ise yine abonelik sistemi ile yemeklerin paslanmaz çelik sefer tası ile müşteriye ulaştırılması, teslimat sırasında boşların toplanması şeklinde oluşturulan bir sistem olur. Her iki seçenek de son pişirme/ısıtmayı müşteriye bırakmalıdır. Virüsün 70 derecenin üstü sıcaklıkta yaşayamadığı bilgisinden hareketle bu son ısıl işlem sayesinde müşterinin virüs bulaşına ilişkin endişeleri de bertaraf edilecektir.

İleriye dönük öngörüler ise paket servisi ile ilişkili olarak pişirme tekniklerinde ve pişirme sürelerinde değişim olacağı yönünde. Teslimatı yapan elemanların front of the house’un, yemek kutularının ise restoranların yerine geçeceği konuşuluyor. Aynı zamanda temassız teslimat için çözümler düşünülüyor.

Sonuç olarak, henüz başında olduğumuz bir yeni dünya düzeni tasarlamak zorundayız. Gıda ile ilgili ambalaj çalışmalarının yanı sıra bunlara paralel olarak yeni gıda servisi ve gıda tedarik sistemleri tasarlamamız gerekiyor. Az tüketimin, yerel üretimin, bilgi paylaşımının öne çıktığı sistemler…

Kaynakça:
  1. https://www.who.int/emergencies/diseases/novel-coronavirus-2019/advice-for-public
  2. https://www.tarimorman.gov.tr/Sayfalar/Detay.aspx?SayfaId=52
  3. https://www.nejm.org/doi/10.1056/NEJMc2004973
  4. https://www.foodpackagingforum.org/coronavirus-and-packaging
  5. https://www.fooddive.com/news/how-covid-19-brought-plastics-back-from-the-dead/576215/
SİBEL KUTLUSOY

YEME İÇME MESELELERİNE KAFAYI TAKMIŞ BİR TASARIMCI. GIDA TASARIMI ÜZERİNE ARAŞTIRIYOR, ÖĞRENDİKLERİNİ PAYLAŞIYOR. TASARIM VE GASTRONOMİ PROFESYONELLERİNİ TANIŞTIRMA, KAYNAŞTIRMA MİSYONU EDİNDİ. YİRMİDOKUZ YIL ARADAN SONRA AKADEMİSYENLİĞE DÖNÜŞ YAPTI.