Markthalle Neun’un kurucularından Florian Niedermeier ile kaliteli gıda alışverişinden yiyeceklerin siyasal gücüne uzanan derinlemesine bir sohbet.
Herhangi bir iş günü Markthalle Neun’un koridorlarında dolaşıp, artizan peynirlerden en iyi kasap ürünlerine, ekmek ve el yapımı makarnalardan Akdeniz lezzetlerine, doğal şaraplardan yerel sebze ve meyvelere kadar birçok ağız sulandırıcı ürüne göz gezdirebilirsiniz. Bu bölgede çalışan insanlar, öğlenleri doyurucu bir yemek ve taze kavrulmuş kahve için bu pazaryerine akın ederken; her Perşembe günü düzenlenen Markthalle Neun Sokak Yemekleri etkinliği ise damak zevklerini tatmin peşinde koşan tüm ‘foodie’ler için geleneksel bir durak haline gelmiş durumda.
Bugünkü haliyle Markthalle Neun, satıcı tarafta Belediye Gayrimenkul Yönetimi’nin, alıcı tarafta ise çarşının kurucularının aldığı riskler ve girişilen uzun bir politik mücadelenin sonucu olarak vücut bulmuş. Sürecin başlarında, kurucular bu iddialı fikri hayata geçirmek için belediye yetkililerinin onayını aldıklarında, henüz söz konusu gayrimenkulün satın alınması ve dönüştürülmesi için gerekli finansmanın nasıl sağlanacağı konusunda kimsenin bir fikri yokmuş. Belediye yetkililerinin, finansmanın sağlanıp anlaşmanın sonuçlanmasını beklemeden kuruculara projeye başlama izni vermesi ile Markthalle Neun girişimi belirsizlik, şevk ve heyecan karışımı bir ruh hali içerisinde yola çıkmış. Sonuca bakılırsa; bu ruh halinin proje için son derece bereketli bir başlangıç ortamı sağladığı söylenebilir.
Markthalle Neun kurucularından Florian Niedermeier ile röportaj yapmak için bir araya geldiğimizde; Berlin Moabit mevkiindeki büyük bir pazar yeri olan Central Market’ı belediyeden alarak modernize etmek isteyen başka bir özel sektör girişiminin Berlin Şehir Senatosu tarafından veto edilmesinin üzerinden henüz iki hafta geçmişti. Belediye yönetimi, söz konusu pazaryerinin uzun dönem kiralama yöntemi ile özel sektöre devredilmesi yerine, kamuya ait olarak kalması gerektiğine hükmetmişti. Berlin’deki yerel gıda tedarikçileri, üreticiler ve hizmet sektörü girişimcilerinden oluşan grubun itici güçlerinden biri olan Niedermeier’in bu karar sonrası yaşadığı hayalkırıklığını surat ifadesinden anlayabiliyorsunuz, fakat kendisi bu konuda umutsuz değil.
Niedermeier, ne muhalefete ve bürokratik dirence, ne de projelerin önüne çıkabilecek başka engellere yabancı biri. Markthalle Neun’un idaresi ile geçirdikleri son yedi sene, Niedermeier ile ortaklarını, ‘yüksek kaliteli gıda alışverişi’ davasının neferleri haline getirmiş. Berlin’in hızla ‘muteberleşmekte’ olan meşhur Kreuzberg semtinde, 19. yüzyıldan kalma bir pazaryerinin heybetli çatısı altında; üreticiden-tüketiciye konseptli büfeler, artizan gıda üreticileri ve çok özel gastronomik ikramların eklektik ve ilham verici karışımını bir araya getirmeyi başarmışlar. Mekanın kendisi ve burada sıkça düzenlenen yemek festivalleri, hem Berlinliler hem de turistler için önemli bir durak haline gelmiş. Niedermeier, Markthalle Neun’un halihazırda 300 kişiye düzenli gelir imkanı sağlamakta olduğunu da ekliyor.
Projenin ilk planlayıcıları arasında, binayı uluslararası gayrimenkul şirketlerinden korumayı amaçlayan yerel sivil insiyatif grupları da yer almış olsa da; konumu ve küçük artizan üreticileri ön plana çıkaran konsepti ile Markthalle Neun, muteberleşme karşıtı gruplar için bugün itibariyle bir hedef haline gelmiş durumda. Niedermeier, şaşırtıcı bir şekilde, Markthalle Neun’a karşı gelişen bu yeni muhalefet dalgası hakkında olumsuz bir tavır takınmıyor ve projenin idealist amaçlarına vurgu yapıyor: ‘Sorumlu tüketici alışkanlıkları geliştirerek gerçek bir değişime yol açabilirsiniz. İnsanlar bu fikri hayalperest ve gösterişçi bir hipster saçmalığı olarak damgalamaya meyillliler, fakat ben buna gerçekten inanıyorum. Bu ideali gerçekten büyüme ve güçlenme potansiyeli olan bir muhalif hareketin temeli olarak görüyorum.’
15 senesi gıda endüstrisinde olmak üzere son 18 yılını Berlin’de geçiren ve eski bir kültürel araştırmalar akademisyeni olan Niedermeier, Markthalle Neun’un özgünlüğünü ve gücünü üreticiler, perakendeciler ve müşterilere sağladığı ilişkiler ağı ile sunduğu deneyimlerden aldığını ifade ediyor. Niedermeier, günümüzde gıda ve beslenmenin politik ve kültürel etkilerinin halen hafife alındığını düşünüyor; Markthalle Neun’un başarısı ve popülaritesinin ise teruar ve toprağa karşı büyüyen ilgi, doğada yiyecek toplama, atalık tohumdan üretim gibi küresel gıda trendlerinden bağımsız değerlendirilemeyeceğini belirtiyor. ‘Doğrudan üreticiden tüketiciye gıda sunan iş modelinin büyük ölçeğe taşınması gerekiyor. Bu küçük ölçekli bir iş modeli olarak da kalabilir, fakat ben bunun iyi bir model olduğunu düşünüyorum; bütün paydaşlar için parçası olmaya değer bir deneyim’ diyerek açıklıyor görüşünü. ‘Bu, tamamen zanaatini gurur içinde icra etmek ve karşılığında saygı görmekle alakalı birşey. Yapılan işe karşı oluşan takdir; müşterilere, başta hayvanlar olmak üzere tüm gıda ham maddelerine ve dolayısıyla doğaya aktarılıyor.’
Berlin Moabit’teki Central Market mevzuuna dönersek: ‘Bu fikirden vazgeçmeyeceğiz. Berlin, doğru kurgulanmış bir siyasal desteği arkasına alırsa, taze organik gıda yetiştiriciliği ve perakendeciliğinde bir merkez haline gelebilir.’ Niedermeier ve ortaklarının ortaya koydukları vizyonla ilgili hissetikleri şevk ve heyecanın Berlin’in gıda sektörünü değiştirmeye devam edeceğine pek şüphe yok doğrusu. Öyle de görünüyor ki; bu iyi yönde bir değişim olacak.